Evlilik, iki insanın hayatlarını birleştirme kararını aldığı önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak bu süreçte gelenekler, örf ve adetler çoğu zaman çiftlerin önüne bir engel gibi çıkabiliyor. Günümüzde değişen yaşam koşulları, bireysel tercihler ve modern anlayış bu köklü uygulamaların sorgulanmasına neden oluyor. Peki gerçekten evlilik sürecinde örf ve adetler ne kadar gerekli? Örf ve adetler, toplumun kültürel yapısını yaşatmak ve bir nesilden diğerine aktarmak amacıyla oluşturulmuş ritüellerdir. Ancak bu gelenekler zamanla şekil değiştirebilir, hatta anlamını yitirebilir. Özellikle evlilik sürecinde, nişan, söz, düğün gibi aşamalarda karşımıza çıkan adetler, bazen çiftlerin bütçesine, zamanına ve psikolojisine zarar verebiliyor. Örneğin; aşırı masraflı düğünler, gereksiz çeyiz yarışları, geleneksel yükümlülükler ve “el alem ne der” kaygısı, genç çiftlerin mutlu bir başlangıç yapmasını zorlaştırabiliyor.
Modern çağda bireyler, hayatlarına dair kararları özgürce almak istiyor. Geleneklere saygı duymak önemli ama bu saygının bireylerin mutluluğunu gölgede bırakmaması gerekiyor. Bir çift sadece sevdiği ve mutlu olduğu için kendi düğününü planlayabilmeli. İster sade bir tören, ister büyük bir kutlama… Elbette örf ve adetler kültürel bağlarımızı yaşatan unsurlar, ancak bu unsurlar insanları yormaya, zorlamaya ya da mutsuz etmeye başladığında değişim zamanı gelmiş demektir. Çünkü önemli olan, iki insanın hayatlarını sevgiyle ve uyum içinde birleştirebilmesidir; geleneklerin değil, mutluluğun öncelikli olması gerekir.
Unutmayın, evlilik iki kişilik bir yolculuktur. Bu yolculuğun başlangıcı olan düğün günü, sadece size ve sevdiğiniz kişiye özel bir kutlama olmalıdır. Kimlerin gelip gelmediği, kaç kişilik bir organizasyon yapıldığı gibi detaylar bir süre sonra unutulur; ancak sevgiyle atılmış o ilk adım, bir ömür boyu kalır.
Mutluluğunuzu önceleyin. Çünkü sonunda, önemli olan tek şey budur.