Türkiye, siyasi gelişmelerin ekonomiye olan yıkıcı etkisini bir kez daha derinden hissetti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla birlikte, piyasalar adeta yangın yerine döndü. Döviz kurları fırladı, altın rekor seviyelere ulaştı, borsa sarsıldı. Günlerdir süren belirsizlik ortamı, zaten kırılgan olan ekonomik yapıyı daha da zora soktu. Peki, bu tablo bizlere ne anlatıyor?
Piyasalar Neden Tepki Verdi?
Ekonomi, güven üzerine inşa edilir. Yatırımcılar, şirketler, vatandaşlar… Herkes geleceğe dair öngörülebilirlik ister. Ancak hukukun üstünlüğüne dair endişeler arttığında, siyasi belirsizlikler tırmandığında, ekonominin dengesi bozulur. İmamoğlu gibi siyasi bir figürün gözaltına alınması, ülkede hukukun tarafsızlığı ve siyasi istikrar konusunda soru işaretleri yarattı. Bunun sonucunda da döviz ve altın hızla yükseldi. Türkiye ekonomisi zaten kırılgandı; bu tür politik adımlar, yarayı daha da derinleştirdi.
Döviz ve Altındaki Yükseliş Ne Anlama Geliyor?
Dövizin yükselmesi, Türkiye gibi dışa bağımlı bir ekonomide her şeyin pahalanması anlamına gelir. Akaryakıt fiyatlarından ithal ürünlere, sanayiden tarıma kadar her alanda maliyetler artar. Altının yükselişi ise halkın güvenli liman arayışında olduğunu gösterir. İnsanlar artık Türk lirasına güvenmek yerine birikimlerini altına ve dövize yönlendiriyor. Bu da enflasyonu daha da körüklüyor. Zaten markete her gittiğinde fiyatların arttığını gören vatandaş, önümüzdeki günlerde daha büyük zamlarla karşılaşacağını bilerek daha da tedirgin oluyor. Alım gücü düştükçe, ekonomik çarklar yavaşlıyor, işsizlik artıyor, kriz derinleşiyor.
Bedelini Kim Ödeyecek?
Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, sadece siyasi bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik bir kriz yarattı. Bu sürecin bedelini ise ne yazık ki yine halk ödeyecek. Artan döviz kuru ve enflasyon, maaşların erimesi, markette yükselen fiyat etiketleriyle milyonlarca insanın yaşamını daha da zorlaştıracak. Ekonomi, siyasetin gölgesinde şekillenmeye devam ettikçe, bu ülkenin vatandaşları her yeni güne daha büyük kaygılarla uyanacak. Şu an yaşananlar, hukukun, demokrasinin ve güven ortamının bir ülke için ne kadar hayati olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatıyor. Peki, yetkililer bu mesajı alacak mı? Yoksa siyasi kararların faturasını halk ödemeye devam mı edecek?
