Bilindiği üzere ülkemizde özellikle son 6 aydır, mobilya sektörü başta olmak üzere, bazı sektörlerde artarak devam eden hammadde krizi ve beraberinde fiyatlarda da aşırı derecede bir artış yaşanmaktadır.
Genel olarak baktığımızda, emek yoğun çalışılan mobilya sektöründe direk çalışan sayısının 500 bin, bağlantılı çalışanlarla birlikte değerlendirildiğinde ise 1.5 milyonun üzerinde kişinin istihdam edildiği tahmin edilmektedir.
Mobilya sektöründe, 100 bin kişinin üzerinde yarattığı istihdam kapasitesi ile ‘mobilya kenti’ olarak da bilinen Kayseri, oldukça önemli bir yere sahiptir.
Bu bağlamda, mobilya sektöründe özellikle son 6 ayda yaşanan başta MDF krizi ve sürekli yukarı doğru olmak üzere artan fiyatlar, astronomik oranlara ulaşan aylık vade farkları ile ilgili yazı yazmaya karar verdiğimde, piyasada hem spekülatif hem de birbirinden çok farklı söylemlere, yazılanlara itibar edip ‘copy paste’ yapmak yerine, sahaya inerek paydaşlar ile birebir görüşmenin doğru olduğunu düşündüm.
Ve ilk etapta isimleri bende saklı kalmak şartı ile Kayseri'de faaliyet gösteren, KOBİ statüsünde ve farklı büyüklükte birkaç mobilya üretisi ve birkaç ham madde tedarikçisi/tüccarı ile görüştüm.
Akabinde, 200'ün üzerinde üyesi olan ‘KAYMOS / Kayseri Mobilya Sanayicileri Derneği’nin mevcut ve eski başkanları ile sanayi ve ticaret bakanlıklarında ve TOBB nezdinde, Kayseri STK temsilcileri ile birlikte sorunun çözüme kavuşması için konuyu yakinen takip ettiği duyumum üzerine, Enerji Eski Bakanı Sn.Taner Yıldız ile de görüştüm.
Sonrasında ise, özellikle mobilya üreticileri ve MDF tedarikçisi tüccarların/bayi ve alt bayilerin ve de ilgili STK ve meslek örgütlerinin söz konusu sorunların müsebbibi olarak gösterdiği, MDF vb.ürünlerde pazar liderlerinden ve piyasayı domine ettiği ifade edilen firma/larla görüşmemin de isabetli olacağını düşündüm.
Ve bu bağlamda ‘KASTAMONU ENTEGRE’ ve dolayısıyla çatı örgüt olan ‘YOMSAD / MDF ve Yonga Levha Sanayicileri Derneği’ ile de iletişime geçtim. Konu ile alakalı YOMSAD'ın resmi yazılı açıklanması da gazetemizde yayımlanmıştır.
Evet, tüm bu görüşmelerden edindiğim izlenimine göre, piyasada ciddi bir güven ve öngörülemezlik sonunu yaşanıyor.
Paydaşlardan olan mobilya üreticileri ve hammadde tedarikçileri arasında ki bu sorun, malesef ki zaten ülkemizde genel sorun halini aldı ...
Peki, mobilya üreticileri konu hakkında ne diyor ;
‘Piyasayı domine eden büyük hammadde üreticisi işletmeler, tekelleşme yoluna gidiyor.İhracatı kârlı buldukları için iç piyasaya ürün vermiyorlar.
Devlet bu konuda acilen önlem almalı, ihracata kota koymalı, bu büyük üreticileri iç piyasaya ürün vermeye zorlamalı.
Piyasada güven ve öngörülebilirlik yok. Vadeli alımlarda uygulanmaya başlanan aylık %5-10 arası gibi âfaki vade farkı da tamamen güvensizlikten kaynaklanıyor.
Hammaddeyi almak için anlaşma yapıyoruz, ama ödeme tarihe kadar ödeyeceğimizi miktarı bilmiyoruz.
Sıkıntı, sadece MDF de değil, sunta , yonga, sünger demir çelik, cam vs birçok hammadde için de söz konusu. Onun için iktidar diğer hammaddelerde de yaşanan /yaşanacak olan sıkıntılar konusunda, MDF'de olduğu gibi yumurta kapıya dayanmadan somut sonuç alıcı tedbirler hayata geçirmeli.
Hammaddeye gelen zamları biz müşterimize yansıtınca bu sefer siparişimiz düşüyor.
Bir yılda neredeyse hammaddeye yüzde 115-120 zam geldi. Mesela ; 1 Metreküp MDF 2019 -75 TL/2020-150 TL ve 2021-265 TL oldu.
Aslında son iki yıldır dövizdeki yukarı doğru aşırı volatilitenin /güvensizliğin de etkisi ile üretim azaltan daraltan bir yapı var.
Siparişi üretiyoruz, sattığımız para ile harcadığımız malzemeyi geri yerine koyamıyoruz.
Firmalar, hammadde azlığından çoğu zaman yüzde 30 kapasite ile çalışıyorlar. Ve 6 aydır sorun derinleşerek devam ediyor. Sermayesi zayıf, gücü kısıtlı işlemeler pek fazla dayanamaz artık böyle giderse.
Üretim durdurma şimdilik fazla yok. Ama ciddi yavaşlama var. Çalışanlara sadece 2021 değil, 2022 izinleri dahi kullandırılıyor.
Sorun daha da büyümeye devam ederse ihracatçı da zorlanacak.
Ürünü, neredeyse işletme giderlerimizi karşılayalım ve işçimize sahip çıkalım diye mal ettığimiz fiyata vermek zorunda kalıyoruz. Ama böyle nereye kadar idare edilir ? Bakalım Ticaret Bakanlığı çözüm bulacak mı ?
Yakında yine hammaddeye yüzde 13-15 gibi zam da bekliyoruz. Mobilya sektöründe de bu yıl sonuna kadar ilave yüzde 30 zam olacaktır.
Biz eleştirilerimizi ülkemiz iyi olsun, sorunlarımız çözülsün, hep beraber ülke olarak kazanalım diye yapıyoruz. Ama hemen hain damgası yiyoruz.
İlgili STK'lar, meslek örgütleri, birlikler ve sanayi-ticaret odaları son yıllarda fazla politize oldu. Aidat toplama ve ufak tefek bilgilendirme mesajları dışında üyelerinin sorunlarına zamanında çözüm bulma yönünde bir irade ortaya koymuyorlar. Genelde iktidar ile kötü olmamak için onun davulunu çalmaya devam ediyorlar.
Ama bu böyle sürmez.
Çünkü, gün geçtikçe dayanma gücümüz azalıyor. Elimizde paramız olsa bile hammaddeye ulaşamıyoruz.
Fiyatlar aşırı yüksek ve biz bunu kendi aldığımız siparişlere yansıtamıyoruz. Ciddi oranda emek yoğun çalışıyoruz. Eğer yakın zamanda devlet bu soruna çare bulmaz ise birçok işletme çalışan sayısını azaltacak. Hatta bununla kalmayacak, sektörde birçok işletmeler tam kapanma riski ile karşı karşıya kalacak.
Yani, sorun ‘mış’ gibi yapılamayacak ve asla halının altına süpürülebilecek kadar önemli ‘şeklinde sıralanabilir.
Peki hammadde tedarikçisi bayi ve alt bayi yani tüccarlar ne diyor ?
‘Sorun son 6 ayda çok büyüdü. Sektörün büyük oyuncuları yüzde 90 ihracata yöneldi. Siz, büyük oyuncuların beyanatlarına bakmayın ve söyledikleri gibi 'yüzde 75-80 iç piyasaya ürün veriyoruz' dediklerine inanmayın. Devlette biliyor büyük oyuncuların ihracata yöneldiğini. Hatta devlet cari açığın azalması için ihracatı bilerek, yani ‘danışıklı dövüş’ misali yapmalarına izin veriyor. İsterse devlet anında KOTA koyar ihracata.
Demek ki devlet böyle istiyor ve sorunun çözümü içinde uğraşıyormuş gibi yapıyor..! Aslında yaşanan döviz sıkıntısının ve kurlardaki önlenemez yükselişin sonucu’ şeklinde özetlenebilir.
Konu ile alakalı görüştüğüm KAYMOS / Kayseri Mobilya Sanayicileri Derneği Başkanı Mehmet Yalçın ise;
MDF başta olmak üzere, mobilya sektöründe hammedde temininde ciddi bir sorun yaşandığını, fiyatların çok arttığını lakin, Ticaret Bakanlığı başta olmak üzere devletin kurumlarının, TOBB'un sorunun çözümü için paydaşları birkaç kez bir araya getirdiğini, Ticaret Bakanlığı'nın MDF üreticilerini iç piyasaya ürün vermeleri konusunda zorladığını ve bununla bağlantılı olarak da hammeddeye ulaşma konusunda son haftalarda gelişme kaydedildiğini ve yaşanan sıkıntının çözümü konusunda umitvar olduğunu ifade etti.
KAYMOS bir önceki Başkanı Tuncay Sabuncu ise ;
‘Evet, başta MDF olmak üzere bir çok hammadde temininde sorun var. Ve ulaşmakta zorlanıyoruz.
Sorun ne öldük bittik diyeceğimiz kadar vahim, ne de görmezden gelinip, halının altına süpürülecek kadar basit. Hammaddeye gelen zamlar ve tedarik noktasında ciddi sorunlar var. Hammaddenin yüksek fiyatını kabul etsek, bu sefer temin etme sorunu var.
Dünya genelinde bir hammadde sıkıntısı olduğu aşikar.
Ancak öngörülü ve stoklu çalışan işletmeler daha rahat,’ dedikten sonra, çözüm olarak MDF vb hammadde üreticilerinin ihracatına devletin kota koyması gerektiğini ekledi.
Yine konu ile alakalı yukarıda ifade ettiğim, Ak Parti Kayseri Milletvekili ve Enerji Eski Bakanı ve Kayseri adına ilgili bakanlıklar ve TOBB nezdinde sorunu takip ettiği duyumum üzerine görüştüğüm Sn.Taner Yıldız ise ;
Pandemiden dolayı dünyada ve ülkemizde tedarik zincirinde bir kırılma olduğunu, MDF ile birlikte demir-çelik, sünger, cam vb daha birçok hammaddeye üreticilerin ulaşmada sıkıntı yaşadığını, sorunu ülkemiz lehine çözmek için tedarikcileri ve mobilya üreticilerini, ilgili STK ları, kısaca tüm paydaşları, ilgili bakanlık/lar ve TOBB ev sahipliğinde bir dizi toplantılarda bir araya getirerek, kısa vadede değil, orta uzun vadede herkesin kazanacağı çözümler için çaba sarf ettiklerini ifade etti.
Bütün bu yaşananlarda pandemi ile birlikte ülke olarak dövizde yaşadığımız hareketliliğin de etkisi olduğunu, ülkemizde ‘ihracat ve üretim dengesi’ni artık iyi kurmamız gerektiğini, hem katma değerli ürün ihraç etmek, hem de istihdam artışı yaratmak zorunda olduğumuzu ekleyerek, önümüzdeki haftalardan itibaren sektör biraz daha rahatlayacaktır’ dedi.
Son olarak da hem paydaş olan, hem de diğer paydaşlar tarafından tam anlamı ile günah keçisi ilan edilen sektörün büyük oyuncularından biri olan ‘KASTAMONU ENTEGRE’ ve dolayısıyla çatı örgüt olan ‘YOMSAD / MDF ve Yonga Levha Sanayicileri Derneği’nin konu ile ilgili formel açıklamaları gazetemizde yayımlanmış olup, informel sohbetimizin de özeti de şöyle ;
‘Mobilya sektöründe yaşanan MDF krizi ve fiyat yüksekliği kesinlikle biz hammadde üreticileri ile ilgili bir sorun değil. Üretimi arttıracak kapasitemiz de var.Direk alıcılarımız var. Onlarda sorun yok, planlı çalışıyorlar çünkü.
Biz üreticiler, ürünümüzü tüccaralara veriyoruz.
Onlarda alt bayilere, daha alt bayilere derken gidiyor böyle...
Biz piyasaya ürün vememekle suçlanıyoruz.
Doğru değil. Üretimimizin ne kadarını ihraç ediyoruz, ne kadarını iç piyasaya veriyoruz zaten Ticaret Bakanlığı'nda tüm rakamlar var.
Karaborsayı yaratan biz değiliz, belki aradaki tüccarlar.
Bunu ortaya çıkaracak olan devletin kayıtları. İşin aslı böyle değil.Ayrıca gözler pazar liderleri olarak büyük üreticilere çevrilse de üreticiler olarak bizim verdiğimiz ürünleri tüccarlar da ihraç edebiliyor.
2019 öncesine kadar yüzde 15-20 gibi MDF ithalatı vardı sektörde. Lakin yeni yapılan yatırımlarla bu oran azaldı.
Tedarik zincirinin kırıldığı, konteyner sorunlarının bu kadar arttığı bir dönemde, üretimimizin %90'ını nasıl ihraç edeceğiz ?
Eğer, sorun büyük üreticilerin ihracat rakamlarının artması ise ki, öyle bir şey yok devlet ihracatı yasaklar, kota koyar, olur biter.
Ayrıca,Ticaret Bakanlığı ve TOBB ev sahipliğinde MDF krizinin aşılması ile ilgili paydaşları bir araya getiren bir dizi toplantıya da katılarak izahat da verdik.
Pandemi ile bağlantılı bilgisayarını alan eve gidince, mobilya talebi 3 kat arttı. Avrupa'daki birçok işletme devletinden yeterli pandemi desteği aldığı için ya üretimi iyice düşürdü ya da tamamen belli bir süre kapattı ...Ve haliyle mobilyada iç-dış talep arttı ‘denilmektedir.
Kıymetli okurlarım, bu satırların yazarı olarak gerçekten sorun nasıl çözülecek merak ediyorum doğrusu.
Herkes kendi cephesinden bakıyor ve haksız da değiller.
Aslına bakarsan bana göre de Ticaret Bakanlığı olaylara pek de müdahil olmak istemiyor ! Tedarikçiler ve üreticileri bir araya getirip, ‘kendi aralarında anlaşsınlar’ diye, sığ ve palyatif bir örneri yapıyor paydaşlara. Oysaki sorun daha yapısal ve ciddi...
TÜİK verilerine göre, Mart 2021 itibari ile yıllık enflasyon TÜFE/tüketici fiyatlarında yüzde 16,19 olarak açıklanırken, ÜFE /üretici fiyatlarında ise enflasyon yüzde 31,2 olduğuna göre, zaten devletin resmi rakamlarında bile üreticinin gerçek maliyetini henüz ürününe yansıtmadığı ortada.
Ki, ülkemizde gerçek enflasyonun artık devletin açıkladığı rakamların 3-5 katı olduğunu bilmeyen kalmadı.
İşletmeler demek ki ihracat yapmayı iç piyasadan güvenli buluyorlar.Tahsilat sorunu yaşamak istemiyorlar. Bu da kâr amaçlı kurulan işletmelerin en doğal hakkı ve engel olunamaz.
Lakin, iktidar, kısa vadede iç piyasayı daha güvenilir kılmak için belki ‘Ticari Alacak Sigortası ‘ vb ad altında regüle edici /güven verici destekler verebilir tedarikcilere ve üreticilere.
Ancak, orta-uzun vadede iç piyasada istikrarın temini ve büyümenin sürdürülebilirliği için iktidarın yapacağı şey bellidir ve nettir. O da ülkede her alanda güven iklimini yeniden tesis etmek olarak özetlenebilir.
Hal böyle olunca, artık ülkeler için iktisadi değer atfedilen özgürlükler, demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet, şeffaflık, hesap verebilirlik, keyfilikle tek kişilik değil kurallarla ve ortak akılla yönetim, güçlü, tarafsız ve bağımsız kurumlar, öngörülebilirlik gibi kavramların öncelikle evrensel kabul görecek şekilde içinin yeniden doldurulması ve uygulama alanı bulması gerekir.
Bunun için de ülkemizde hem yönetim sistemi, hem de yönetim zihniyeti değişmelidir. Çünkü, son yıllarda çözümün değil de genelde sorunun kaynağı olmaya başlayan iktidardan, öyle orta-uzun vadeli, vizyon gerektiren eylemler/ uygulamalar ortaya koymasının nafile hatta saflık olduğunu, uzunca yıllar iktidarı desteklemiş bir sade vatandaş olarak iyi bildiğimi düşünüyorum...