Her çocuk doğar, büyür, meslek sahibi olur ve topluma göre evlenir. Bu düşünce her kesim de hemen hemen böyledir. Ebeveynler bu düşünceyi doğanın bir kanunu olarak görür ve yerine getirmeyenlerde bir eksiklik olduğunu düşünürler. İnsanların farklı fikirleri, zevkleri ve düşünceleri bir başkası ile aynı doğrultuda olmayabilir. Ama toplum baskısıyla buna göz yumarak evlenenler, süreç içinde ne kadar mutlu olur tartışılır?
Evlilik, tarihler boyunca toplumun temel taşlarından biri olmuştur. Bu kutsal kurum günümüzde farklı bir boyuta taşınarak, özellikle gençler üzerinde baskısını artırarak daha da belirgin hale geliyor.
Aileler çocuklarının evlenmesini sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda toplumsal bir gereklilik olarak kabul ediyor. Geleneksel değerlerin etkisiyle, evlilik yaşına gelmiş (bu kime ve neye göre tartışılır) kişiler üzerinde baskı artıyor. Sadece anne ve baba değil, yakın akrabalar hatta bazen çok uzak ama denk geldiniz akrabalar, arkadaşlarınız… Bir süreden sonra sizin yaşınızın geldiğini kendi kafasında düşünüp onaylayarak baskılara başlıyor. Bu baskılar ‘Sende evlen artık’, ‘Yaşın geldi’, ‘Evde kaldın diyecekler’, ‘Senin yaşındakiler ikinciyi doğurdu’ vb. söylemlerle uzayıp gidiyor. Ya da çevrenizdeki insanlar bunu bu sözlere yansıtmadan, ‘Senin de bu halin ne olacak?’ gibi iğneleyici laflarla baskı altına sokuyorlar.
Bu baskılar, bireylerin kendi hayatlarını ve mutluluklarını ikinci plana atmalarıyla sonuçlanıyor. Kendi isteklerini, hayallerini ve hedeflerini toplumun beklentilerine göre şekillendirmek zorunda kalıyorlar. Bu durum, bireylerin içsel huzurunu ve mutluluğunu olumsuz etkiliyor.
Evlilik, iki bireyin birbirine duyduğu sevgi, saygı ve anlayış üzerine kurulmalıdır. Toplumsal baskılarla yapılan evliliklerde bu temel değerlerin ne kadar korunabileceği tartışmalıdır. Kendi istekleri doğrultusunda değil de başkalarının beklentilerine göre yapılan evlilikler, mutsuz ve huzursuz bir yaşamın kapısını aralayabilir.
Evlilik kararının tamamen bireysel bir tercih olması gerektiğine inanıyorum. Her birey, kendi hayatını özgürce şekillendirmeli ve bu kararı kendi istek ve hedefleri doğrultusunda vermelidir. Toplumsal baskılar, bireylerin gerçek mutluluğunu ve huzurunu engellememelidir.
Her bireyin kendi kararlarını özgürce verebilmesi, mutlu ve huzurlu bir yaşamın anahtarıdır. Toplumun ve ailelerin bu konuda daha anlayışlı ve destekleyici olması, bireylerin gerçek mutluluğu bulmalarına yardımcı olacaktır.