Eski İl Genel Meclis Üyelerinin davet edildiği bir toplantıda 1994 yılından bu yana bir mücadele verildiğini anlatan Sayın Mehmet Özhaseki.
Şehri bir yerden bir yere getirdiklerini, kendi davalarını sırtında taşıdıklarını söyledi.
Yaşım 65, bu yaşta niye buralardayım, o şehirden o şehre koşturup duruyorum. Yerimde duramıyorum. Niye?
Mehmet Akif Ersoy’dan anlatıyor.
Bir tarihte, Sultan Ahmet Camisi’ne her sabah ilk giden ben olmalıyım diye erkenden gidip oturuyor. Fakat kendisinden önce gelen bir adam görüyor. Ertesi gün yine erkenden gidiyor, yine önceden gelen bu adam aynı yerde oturuyor. Sütunların arkasına saklanan, elini açıp dua eden bu adam devamlı gözyaşı döküyor. Merakım mucip oldu yanına gittim, tanışmak istediğimi söyledim, bana hayat hikayesini şöyle anlattı:
Osmanlı’nın son döneminde ben zabittim. Cephelerde savaşırken, bir gün Annemin ve Babamın öldüğü haberi geldi. İzin aldım köye gittim, cenaze işlerini halettim. Sonra ayrılacağım ve gideceğim gün eş dost akraba ve komşular toplandılar ve gitme dediler.
Bahçeler, zeytinlikler, tarlalar seni bekliyor. Gideceğin yer dağ, taş. Keyfine bak dediler.
Haliniz vaktiniz yerinde dediler. Yok dedim ama bu sözlere kandım ve İstanbul’a geldim istifa mektubumu verdim. Komutanlar istifamı kabul etmediler, sonra ulu hakanın karşısına çıkardılar.
Ulu Hakan “Gitme oğlum, ordunun durumunu görmüyor musun” dedi . Ben ısrar ettim gideceğim diye.
“Git başımdan, git” dedi.
Ben de köyüme döndüm. Zeytinliklerde, bahçelerde günümü gün ederken bir gün gece rüyamda efendimizi gördüm. Osmanlı ordusunu denetliyor. Yanında ulu Hakan var. Taburları tek tek anlatırken geride çapulcular güruhu kalabalık bir şekilde geldi.
“Bunlar kim?” dedi efendimiz.
Onların komutanı istifa etti, kabul etmedim. Çok ısrar edince “git başımdan” dedim.
Efendimiz şöyle buyurdu.
“Senin git başımdan diye ordudan attığın adamı ben de ümmetimden attım” dedi.
Adam perişan oluyor. Sabahı zor ediyor. Çantasını topluyor İstanbul’a geliyor. Beni orduya alın, ben dönüyorum diyor. Bekle diyorlar, bekletiyorlar. Bu süre içinde her gün camiye geliyor tövbe istiğfar ediyor, dua etmeye devam ediyor.
Hayat bir mücadele, bu mücadele iyiler ile kötüler arasında oluyor. İlk insan Adem (a.s), iki evladı var, biri iyiyi diğeri kötüyü temsil ediyor. Hiç değişmiyor.
Helak olan bir kavim ve salih olan bir kavim vardı. İkisi de helak oldu. Peygamber efendimize sormuşlar. Ya Resulullah salih olan neden helak oldu? “O Salih kavim bir gün olsun yüzünü kötülere ekşitmedi” demiş.
Salih bir insan olmak yetmiyor. Hayat mücadelenizde iyiler ile beraber olmak gerek. Çalışmalar mal ile, el ile, dil ile yapılmalı. Gücünüz yetmediğinde buğz ederek yüzünüzü ekşiterek yapmalısınız.
İçimizde; kalp, nefis gibi. Ölümlü, fani olduğumuzu hatırlayarak bir mücadele verirken.
Dış dünyada da haliyle iyiler-kötüler mücadelesi olacak, devam edecek.
Millet, Bayrak, Ümmet derdimiz var.
Sene 90’ların başı. İstanbul’da ticaret ile uğraşırken. Mal aldığı insanlar bir lokantaya götürüyorlar.
O zamanlarda partili mücadelenin içinde değil. 8-10 vakıf ile, aşevleri ile uğraşmış yönetimlerinde olmuş. Kim burada bulun hayır işle dediyse olur diye kabul etmiştim.
Uzun boylu bir delikanlı geldi. Ben Recep Tayyip Erdoğan. “Masanıza oturabilir miyim?” dedi.
“Buyur” dedik.
“10 kişi oluyoruz. Refah Parti İl Başkanı’yım” dedi.
90’larda İl Başkanı olarak ötelenen, hakir görülen, dışlanan bir partinin il başkanı, masa masa gezerek derdini, davasını anlatıyor. Bu gayret ile Cumhurbaşkanlığı makamına kadar rabbim getiriyor.
Bir kenarda otursaydı olmazdı.
20 yılda yapılan 80 yılda yapılandan daha fazla.
Geçmişten daha fazla iş yapan bir partiyiz.
Türkiye’de vesayet rejimi vardı. Asılmış Başbakanın resmi ile devlet başkanları korkutuldu.
Bu gün vesayet rejimi bir daha çıkmayacak şekilde gömüldü. Dünyaya dik duruşu Recep Tayyip Erdoğan gösterdi. Bir devlet başkanına “Tarih bilmiyorsun biraz tarih oku” diyecek kadar net duran bir Cumhurbaşkanımız var.
Gezi olaylarında çağırdığımız gençlere ne istediklerini sorduk. Nükleer tesis inşaatını durdurun, havalimanı inşaatını durdurun, Marmaray’ı durdurun, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü durdurun, Türkiye’nin bütün büyük projelerinin durdurulmasını istediler.
Niyetlerinin başka olduğu net olarak ortaya çıktı. Yalova’da 200 çınar ağacı kesildi her biri 200 yaşında bunların sesi çıkmadı.
Her seçimde “bu seçim önemli” dedik. Bu seçim hakikaten hepsinden önemli.
Bir hikaye vardır:
Kirpiler birgün toplanır. Reisleri der ki.
Arkadaşlar çok şiddetli bir rüzgâr geliyor. Hepimizi oradan oraya sürükler. Büyüklerimiz bir olun kenetlenin derdi. Şimdi birbirimize sarılır kenetlenirsek kurtuluruz der.
Kirpiler bizim iğnelerimiz var, kenetlenirsek kanatır, incitiriz deseler de bir birlerine kenetlenirler ve aradan rüzgâr geçmez, fitne geçmez, hava geçmez. Sabah hepsi kurtulur. Kırgınlıklar olabilir.
En çok kırgınlığı olan şu fakir kardeşiniz olsa gerek. Arkamda 10 kamyon yük var. Eğer kırılacaksam birilerine. Duyduğum sözlerden, laflardan, hak etmediğimiz sözlerden.
Hiçbirine bakmadığını ve hepsini sildiğini ifade etti. Davası, derdi olanlar er geç hedefe ulaşacaktır.