Dijitalleşmenin hayatımıza getirdiği sayısız kolaylık ve fırsatın yanı sıra, beraberinde getirdiği tehditler de göz ardı edilemez. Özellikle sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasıyla birlikte, toplumun ahlaki ve kültürel dokusunda derin yaralar açan bir süreç yaşanıyor. Bu süreç, dijital çöküş olarak tanımlanabilecek kadar ciddi boyutlara ulaştı.
TikTok gibi platformlar, gençler için adeta bir hızlı şöhret fabrikası haline gelmiştir. Kolay yoldan para kazanma ve popüler olma arzusu, gençleri eğitim ve kariyer hedeflerinden uzaklaştırıyor.
Bu durum, toplumun genç nüfusunun hayallerini boş ve geçici bir ün peşine düşerek heba etmesine neden oluyor. Daha da kötüsü, bu uğurda her türlü etik dışı davranışın normalleştirilmesi, gençlerin ahlaki değerlerini ciddi anlamda zedeliyor. Yalanlar, dramatik kurgular, duygusal sömürü, hatta şiddet bile sıradan bir içerik malzemesine dönüştü.
Sosyal medya yayıncıları, daha fazla izlenme ve kazanç elde etmek için izleyicilerini manipüle etmekten geri durmuyor. Gerçek olmayan senaryolar, dramatik ağlama seansları ve açık yalanlar gibi etik dışı yöntemler, izleyicilerin duygularıyla oynayarak onları etkilemeye çalışılıyor.
Bu durum, kullanıcıların gerçekliği ayırt etme yetisini zayıflatmakta ve toplumun manipülasyona açık hale gelmesine neden oluyor.
Son zamanlarda yaşanan şiddet olayları da, dijital dünyanın ahlaki çöküşünün en çarpıcı göstergelerinden biridir... Canlı yayınlarda yaşanan şiddet olayları, toplumun ne kadar derin bir ahlaki çöküş yaşadığını gözler önüne seriyorr. Bu tür olaylar, dijital platformların kontrolsüz bir şekilde kullanıldığında ne gibi sonuçlar doğurabileceğinin en acı örnekleridir…