Türkiye’de emeklilik, yıllarca çalışarak emek veren bireylerin hak ettikleri bir dinlenme dönemi olarak görülmeli. Ancak şu anki tabloya baktığımızda emeklilik, pek çok vatandaş için dinlenme değil, adeta yoksullukla mücadele dönemine dönüşmüş durumda…
Sayıları 16 milyonu aşan emeklilerin yaklaşık 13 milyonu, bırakın rahat bir yaşam sürmeyi, temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor.
Emeklilerin, yaşamlarını sürdürebilmek için tekrar iş gücüne katılmaları bir tercih değil, zorunluluk… İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre, Ekim ayı içerisinde 164 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti ve bu ölümlerin önemli bir kısmını 55 yaş üstü işçiler oluşturuyor. Daha da kötüsü iş yerinde hayatını kaybeden bu insanların birçoğu, yıllar önce emekli olmuş ve bir daha çalışmak istemeyen kişiler…
Ancak düşük maaşlar ve artan hayat pahalılığı, onları yeniden çalışmaya itti.
Ekim ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 50-64 yaş arası işçi sayısı 40 olarak kaydedilirken, 9 işçinin ise 65 yaş üstü olduğu belirtildi. İş cinayetlerine kurban giden bu emekçiler, adeta sistemin ihmalleri ve yoksulluk sebebiyle hayattan koptu.
Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Mahinur Şahbaz’ın açıklamalarına göre, 65 yaş üstü bireylerin yüzde 60’ı çalışmaya devam ediyor ve bu bireyler toplumun en az gelir kazanan yüzde 25’lik dilimi içerisinde yer alıyor. Daha açık bir ifadeyle, emeklilik maaşı ile yaşamını sürdüremeyen milyonlarca insan, fiziksel ve zihinsel yorgunluklarına rağmen çalışmak zorunda kalıyor.
Bu toplumsal bir sorun!
Yaşlanmanın bir refah ve huzur dönemine dönüşmesi gerekirken, Türkiye’de emekli olmak yoksulluğun yeni bir aşamasına adım atmak anlamına geliyor. Artan enflasyon, düşük maaşlar ve sosyal desteklerin yetersizliği, bu kısır döngüyü daha da artırıyor.