Gelişmemiş toplumların çeşitli coğrafyalarda, din, dil veya etnik köken farkı gözetmeksizin paylaştığı bir gerçek var.
Kendinden farklı olan veya kendisinden güçsüz olanlara saygı göstermeme eğilimi…
Bu, maalesef, toplumların ortak bir noktası haline geldi ve bu durumun altında yatan nedenler ve sonuçları derinlemesine ele alınmalıdır.
İnsanların kendi varlığını koruma güdüsü ortalama her insanda vardır. Ancak bu içgüdü, bazı toplumlarda eğitim ve bilinç eksikliğiyle yanlış yönlendirilir. Tehdit olarak algılanan her şeye karşı bir savunma mekanizması oluşturulur ve bu mekanizma, çoğunlukla bir duvar örme ya da düşmanca bir tavır alma şeklinde yansır. İşte tam bu noktada, gelişmemiş toplumlar, farklı olana karşı bir tehdit algısı geliştirir ve bu algı, sadece insanlara değil, aynı zamanda hayvanlara, doğaya ve toplumsal kurallara da yansır.
Hatta bu, genellikle eğitim eksikliği, kültürel önyargılar ve sosyal adaletsizlik gibi faktörlerle beslenir.
Gelişmemiş toplumlar, genellikle kendi içlerinde yaşadıkları zorluklarla mücadele ederler. Ekonomik sıkıntılar, siyasi istikrarsızlık ve toplumsal çatışmalar, bu toplumları daha da kapatıcı hale getirir ve dışarıya karşı bir düşmanlık duygusu geliştirir. Bu, kendinden farklı olanlara karşı hoşgörüsüzlük ve hatta şiddet eylemlerine kadar gidebilir.
Ancak, bu durumun çözümü mümkündür.
Eğitim, bu tür toplumların en güçlü silahıdır. Eğitim, insanları farklılıkları anlamaya, hoşgörü göstermeye ve birlikte yaşama becerilerini geliştirmeye teşvik eder. Ayrıca, adalet ve eşitlik ilkelerinin güçlendirilmesi, toplumun her kesimine aynı hakları ve fırsatları sağlamak için önemlidir.