Büyükşehirlerde yalnız yaşamak artık birçok insan için sıradan bir durum... Ama Kayseri gibi, daha geleneksel ve aile bağlarının güçlü olduğu bir şehirde tek başına yaşamak, bazen beklenenden daha farklı oluyor. Tek başına yaşamak, özgürlük ve bağımsızlık hissini güçlendirirken, aynı zamanda yalnızlığın getirdiği zorlukları da içinde barındırıyor.
Öncelikle, bağımsızlık duygusundan bahsedeyim. Kendi düzenini kurmak, istediğin saatte uyuyup kalkmak, kendi yaşamına yön vermek, özellikle genç yaşlarda büyük bir özgüven kazandırıyor. Tek başına yaşamak, insanın sorumluluk alma becerisini de geliştiriyor. Ev işleri, yemek yapma, faturaları ödeme gibi günlük rutinler, hayata daha sıkı tutunmayı sağlıyor. Kimseye bağımlı olmadan yaşayabilmek, kişiye büyük bir özgürlük hissi veriyor.
Ancak Günün sonunda eve döndüğünde sessizlikle baş başa kalmak, bazen huzur verirken bazen de ağır bir yalnızlık hissine dönüşebiliyor.
Bir de gündelik hayatın getirdiği küçük ama önemli zorluklar var. Bozulan bir musluğu tamir ettirmek, evde hastalanınca birinin yardımına ihtiyaç duymak ya da ağır bir alışveriş torbasını taşımak gibi basit görünen şeyler, yalnız yaşarken daha büyük meseleler haline gelebiliyor.
Kayseri’de aileyle bir normdur. yalnız yaşayan biri olarak çevreden gelen sorular bazen bunaltıcı olabiliyor. “Ailenden uzakta nasıl yapıyorsun?”, “Yemekleri kim yapıyor?”, “Korkmuyor musun?” gibi sorular, ilk başta masum merak gibi görünse de zamanla bu durum değişiyor.
Sanki yalnız yaşamak bir seçenek değil de bir hata gibi algılanıyor. Yalnız yaşamanın kişisel bir tercih olduğunu unutup, bunu bir sorun olarak gören bir bakış açısı ortaya çıkıyor.
Toplumsal algılar bir gecede değişmez. Ama bu durum büyük bir özgüven ve güç de kazandırır.