Hayatımızın kontrolü gerçekten bizim elimizde mi?
Sabah uyandığımız andan itibaren sayısız değişkene bağlı bir yaşam sürdüğümüzü düşündüğümüzde, bu soruya vereceğimiz cevap daha karmaşık hale geliyor.
Günlük hayatımızın ne denli rastgele geliştiğini fark ettiğimizde, bazen üzerimize çöken çaresizlik hissi tüm gerçekliğiyle yüzümüze çarpıyor. Belki de en korkutucu olan şey, bu farkındalığın sık sık hafızamızdan silinmesi ve her gün bu bilinmezlikle yeniden yüzleşmek zorunda kalmamız.
Bugün kimin insafındayız? gerçekten bilmiyoruz. Her adımımız, yanımızdan geçen insanların ruh halleri, kararları, geçmiş deneyimleri ya da daha basit tabirle o gün yaşadıkları sıradan olayların gölgesi altında şekilleniyor.
Bu sadece bir insanın ruh haliyle ilgili değil, yaşamımız pek çok başka tesadüfi faktöre de bağlı. Günlük yaşantımızda farkında olmadan geçtiğimiz köprülerin güvenliğine, yoldaki çukurların zamanında kapatılmış olmasına, yolda karşılaştığımız şoförlerin kurallara uyup uymamasına bağlıyız.
Her gün binlerce insanla dolup taşan bir şehirde, örneğin altından geçtiğimiz bir inşaatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığı, hayatımızın devamlılığını belirleyen bir diğer unsur... Belediye o çukuru kapatmış mı? Şoför alkolsüz mü, ehliyeti var mı?
Yoksa tamamen tesadüflere mi güveniyoruz?
Bu tür düşünceler zihnimize yerleştiğinde, hayatın aslında ne kadar kırılgan ve öngörülemez olduğunu daha derinden hissediyoruz. Ömrümüz, çoğu zaman elimizde olmayan, kontrol edemediğimiz dış etkenlerle yön buluyor.
Günlük hayatımızda yaptığımız planlar, aslında her şeyin yolunda gideceği varsayımına dayanıyor. Oysa bu planlar; anlık olayların, tesadüflerin ve başkalarının kararlarının etkisiyle her an değişebilir. Sabah uyanırız, işe gitmek için evden çıkarız. Ama asla hesap edemediğimiz bir dizi olayla karşı karşıya kalırız.
Her şey o kadar hızla gelişir ki, geriye dönüp baktığımızda, neyin nasıl bu noktaya geldiğini anlamak bile zor olabilir.
