6 Şubat'ta ülkemiz bir pazartesi sabahına acı bir deprem gerçeğine uyandı. öğlen namazına doğru ikinci bir yıkım olan Elbistan depremi oluştu.
ülkemiz için büyük bir yıkım insanlar için de dayanılmaz bir acı ortaya çıktı. Birçok insan sevdiğinden ailesinden memleketinden ayrılmak zorunda kaldı. Özellikle depreme maruz kalan, depremzede çocuklarımız ve onları duyan gören tüm çocuklarımızın ruhları, kalpleri çok yara aldı ve biz yetişkinler onlara bu Manaları tam ve doğru anlatmazsak bu açılan yaralar büyüyerek ruhlarına büyük bir hastalık ve isyana sebep olabilir.
Şimdi okullarımızda çocuklarımızın bu ağır deprem izlerini silmek zihinlerinde oluşan bu ağır ve yıkıcı deprem tesirlerini en aza indirmek hepimizin görevidir. Biliyoruz ki rehberlik çalışmaları yapılmakta çocuğun ruhuna yapmış olduğu ağır tahribatı önlemenin en güzel yollardan bir tanesi de çocuklarımızın...
Ahirete iman ve Allah'a iman konusunu daha derin bir manada işlememiz gerekiyor çünkü Allah’a imanı güçlü olan bir çocuk ve ahireti mana tam manasıyla ruhunda yaşayan bir çocuk bunca gördüğü ağır tahribatı ruhuna şefkatine merhametine sığdırabiliyor .
Ahiret inancı ve Allah’a imanı tam manası ile güçlü olan çocuklarımız bilirler ki ölenlerin yok olmadığını yok olmayacağına bir daha onlarla hiç görüşülmeyecek manasının yanlış olduğunu ölenlerin cennete gittiklerini ve çektikleri bütün sıkıntılarının cennetteki makamlarını artırdığı ve kefaretüzünup dediğimiz günahlarının dökülmesine vesile olduğunu Çocuklar ruhunda hissettiği zaman Çocuğun Ruhunda bu deprem olgusu çok acı bir şekilde yara açmayacak.
Nev’-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar, yalnız Cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler ve gayet zaîf ve nazik vücudlarında bir kuvve-i maneviyeyi bulabilirler ve her şeyden çabuk ağlayan gayet mukavemetsiz mizac-ı ruhlarında, o Cennet ile bir ümid bulup mesrurane yaşayabilirler. Meselâ Cennet fikriyle der: “Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü, Cennet’in bir kuşu oldu. Cennet’te gezer, bizden daha güzel yaşar.” Yoksa her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri, o zaîf bîçarelerin endişeli nazarlarına çarpması; mukavemetlerini ve kuvve-i maneviyelerini zîr ü zeber ederek gözleriyle beraber ruh, kalb, akıl gibi bütün letaifini dahi öyle ağlattıracak, ya mahvolup veya divane bir bedbaht hayvan olacaktı.
Risale i Nur Şualar – 182
Bir adam, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yanına gelerek ağlayıp sızladı. Dedi: “Benim küçük bir kızım vardı, şu yakın derede öldü, oraya attım.” Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona acıdı. Ona dedi: “Gel oraya gideceğiz.” Gittiler. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o ölmüş kızı çağırdı: “Yâ filane!” dedi. Birden o ölmüş kız, “Lebbeyke ve sa’deyk” dedi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: “Tekrar peder ve vâlidenin yanına gelmeyi arzu eder misin?” O dedi: “Yok, ben onlardan daha hayırlısını buldum.”
Mektubat – 155
Bu olayda anlatıldığı gibi ölüm yolun sonu değil ,hiçlik değil kaybolmak değil Alem i şehadetten sadet i dareyne cennete uzanan bir kapıdır .Hayatı kim verdi ise bu hayatı devam ettirecek O’dur.
Enkaz altında besleyecek O’dur.İki yüz saat iki aylık bebeği gülerek çıkmasını sağlayacakta O’dur. Ölen bütün insanlarımızı şehit olarakta kabul eden de O’dur.Bu manaları çocuklarımız tam manasıyla anlayabilecekleri zaman hem enkaz altında kalanlara hem de enkaz altında can veren bütün vatandaşlarımıza cenabı hakkın rahmet edeceğine anlayacak ruhlarına bu manalara sindirildiği zaman çocuklarımız bu deprem gerçeğinden daha az ruhları muzdarip olacaktır. Bu şekilde deprem sonrası travmalar oluşmayacak çocuklarımız gözlerindeki yaşama sevinci sönmeyecektir .