Merhaba
Son zamanlarda üzerine çok fazla kafa yorduğum bir durumdan bahsetmeye karar verdim.
Kurtarıcı beklemek…
Genellikle zor bir sürecin içerisinden geçerken hissettiğim o duygu… Pek çoğunuzun farkında olarak ya da olmayarak hissettiği şey… Psikolojideki karşılığı ise, “dependency” olarak geçiyor. Yani zor zamanlarda kişinin kendi içsel kaynaklarını kullanmak yerine başkalarından yardım veya destek alması durumu. Genellikle içinden geçtiğimiz sürecin kendisinden, belirsizliğinden ya da olası sonuçlarından korktuğumuz ve bu yüzden harekete geçemediğimiz zamanlarda oluşan durum.
Ama ne zaman böyle bir sürecin içinden geçip o duyguyu hissetsem, sonunda yanıldığımı fark ediyorum. Yani problem çözüme kavuştuğunda, kafamda büyüttüğüm kadar zor, kötü ya da karmaşık olmadığını anlıyorum, bu yüzden sahiden birini beklemek, anlamsız.
Ki zaten, bence kimse öyle zor zamanlarda bizi kurtarmaya da gelmeyecek. Ne yapacaksak yine kendimiz yapacağız. Eğer bizi kurtarması gereken biri varsa bu bizden başkası asla olmayacak.
Tam da bu yüzden kendimizi o kadar şiddetle sevmeliyiz ki, kendimiz için savaşmak, kendimiz olmak ve ayağımız takılıp düştüğünde her seferinde yeniden ayağa kalkmak asla gelmemeli.
Planı değiştir, hedefi değil.
Bir de bazen öyle zorlu günler oluyor ki, “biri bizi kurtaracak” diye beklerken sonunda kimsenin gelmediğini fark edince aslında yalnızca “planı değiştirmemiz” gerekirken “hedefi değiştirmenin” yanılgısına düşebiliyoruz.
Yaşadığımız anın, gücümüzün, mücadele ettiğimiz durumların farkında olmak da bu noktada önemli. O halde zorlu bir durumla karşılaştığımız da, önce içinde bulunduğumuz zorluğun ne olduğunu kavramaya çalışmalı ve birinin sihirli bir çubukla her şeyi düzelteceği hayaline kapılmamalıyız. Daha kötüsü hedeften vazgeçmemek yerine onun içinden o durumun içinden nasıl çıkabileceğimiz üzerine kafa yormalıyız. İnsan kendini ancak böyle inşa eder ve yaşamını böyle idare eder.
Ne demişti Kartacalı general, “ Ya bir yol bulacaksın ya da yolu sen yapacaksın”. O hal de bu da günün ilhamı olsun.