Eğitim kelimesi Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre ‘Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme.’ olarak tanımlanıyor. Peki, eğitim kelimesi denildiğinde neden genellikle aklımıza okul ortamı ve öğrenci, öğretmen ilişkisi geliyor.
Okullar, çocukların aile ortamından ayrılarak farklı bir atmosferde bulunmaya başladığı ilk yerlerdir. Aynı zamanda ilerleyen yıllarda çokça görecekleri ve aynı sınıfta bulunacakları arkadaşlarını tanıdıkları ilk mekanlar. Lakin unutulmamalı ki bu yalnızca ilk adım, sonrasında ise ortaokul, lise, üniversite hayatlarında daha fazlasını görecekler.
5 Yaşından 25 Yaşına…
Günümüzde 5 yaşında ana okulu olarak veya kreş olarak tarif edilen eğitim kurumlarına başlayan bir öğrenci üniversitede okuyacak olursa en az 23 yaşına kadar aralıksız okul hayatı ile bütünleşiyor. Tabii yalnızca okul hayatı ile sınırlı kalmıyor. Bu yaş aralığındaki öğrenme süreci yeni çevreler yeni terimler yeni yemekler yeni kıyafetler adeta bireyler yeni olan her şeyi bu yaş aralığında temellendiriyor.
‘Eğitim kıvılcımla ateş yakmaktır. Boş bir kabı doldurmak değildir.’
Yunan filozof Sokrates’in bu sözü aslında eğitimin ne demek olduğunu çok güzel ortaya koyuyor. Bu sözden hareketle eğitimin kıvılcımla yakılan ateş olduğunu, bu yakılan ateşin kontrol altında tutulması gerekliliğinin ise insanoğlunun kendi imkân ve kabiliyeti ile mümkün olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Lakin çevremizde bazı insanları görmüşüzdür her türlü imkana sahiptir fakat ilkokul seviyesini dahi zar zor bitirebilmiş, daha sonra iş hayatına atılmış ve kendisini teknik beceri ve kabiliyetlerle donatmıştır. Aslında bu kişiye okumamış gözü ile bakmak yanlış olacaktır. Lakin o kişi teorik olarak okulunu tamamlamamış olsa da yine çevresindeki olayları ve gelişmeleri değerlendirmiş ve kendisini bir konuda eğitmiştir. Ancak okul hayatının insani ilişkiler ve değerler üzerine vereceği kazanımlardan o kişi noksan olur mu? Olmaz mı? Orası tartışmalıdır.
Her Zaman Geçerli Değil!
Yukarıda saydığım durum elbette ki günümüz koşulları ve bakış açısı düşünüldüğünde pek rastlanılan veya tasdik edilen bir durum değil. Artık her bölümün her alanın uzmanlarının dersler verdiği üniversiteler, liseler mevcut. Geçmişte ustaların yanında öğrenilen el becerileri ve zanaatlar artık meslek liselerinde hayat buluyor ve öğrencilerin el becerileri okul ortamında gelişiyor. Bazı meslek için ise zaten okulun ve akademik eğitimin gerekliliğini konuşmaya gerek dahi görmüyorum. Lakin sağlık, mühendislik, veterinerlik, hukuk, iletişim gibi temel yapı taşlarında faaliyet göstermek isteyen herkesin günümüz şartlarında bir yüksekokul ve üniversite eğitimi alması hem çoğu bölüm için yasal zorunluluk hem de akademik gerekliliktir.
Velhasıl…
Eğitim sadece okul ortamında değil her ortamda vardır. Eğitim için yanan bir kıvılcım insanın zihnin dünyasına sıçradığında eğitim için yanan ateşi söndürmek veya harlamak yine insanoğlunun kendi imkân ve kabiliyeti ile mümkündür. Fransız yazar Joseph Joubert’in şu sözü ile yazımı sona erdirirken yeni eğitim ve öğretim döneminin ufukları genişlettiği güzelliklerin yaşandığı bir yıl olmasını dilerim. ‘Eğitimden geçmeyen hayal gücüne sahip olanların, kanatları vardır fakat ayakları yoktur.’