Nerede o eski bayramlar şeklinde klasik muhabbete girmeyeceğim.
Ama geçmiş bayramlardan yola çıkarak, çocukluğumuzun en yerleşik geleneklerinden birinin nasıl yok olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Bizim çocukluğumuzun bayramları çok farklıydı.
Çok lezzetli, çok tatlı gelirdi.
Bayram öncesinde yılda bir alınacak olan kıyafetin heyecanı sarardı her yanımızı…
Çünkü ayda yılda bir yeni kıyafet ancak alınır ve değişik bir şeyler giymek nasip olurdu.
Benzer bir şekilde yeni bir ayakkabının, yeni bir tokanın hayalini kurardık…
Birkaç ay yetecek şekerin, birkaç gün yiyeceğimiz çikolatanın mutluluğu kaplardı yüreklerimizi…
Sokak sokak, ev ev gezip, şeker, çikolata toplamak, tanıdığımız ve tanımadığımız insanlarla bayramlaşmak, ne büyük keyif verirdi bizlere…
Hem bizlere, hem de kapısını aşındırdığımız o insanlara…
Düşüncesine, hiç tanımadığınız insanların kapısına gidiyorsunuz, onlar da bu durumu gayet normal karşılıyor ve size hediyeler vererek gönderiyor…
Kaç gün boyunca insanların kapıları bu şekilde çalınıyor ve bu durum hiç kimse tarafından garip karşılanmıyor, kimse rahatsız olmuyor.
Bu geleneği biz çocukluğumuzda yıllarca yaşadık. Bize büyüklerimizden kalma bu güzel hasletleri ne yazık ki biz benzer şekilde çocuklarımıza aktaramadık.
Neden mi?
Nedeni, Kayseri’nin Talas ilçesinde yaşanan çok ama çok elim bir olay.
Bir caninin, bayramda şeker toplamak için evine gelen çocuklara yaptıkları, tüm Türkiye’ye büyük bir travma yaşatmıştı.
O günden sonra bayramlar ne büyükler için ne de küçükler için artık eskisi gibi olmadı, olamadı…
Bu olay öyle güçlü bir etki uyandırdı ki, Kayseri başta olmak üzere ülkenin pek çok yerinde çocukların şeker toplaması geleneği neredeyse tamamen ortadan kalktı.
Aradan bunca yıl geçmesine rağmen halen de aynı anlayışın devam ettiğini görüyoruz.
Öyle kötü, öyle pis bir zamandayız ki, artık alileler daha çok korumacı davranmak durumunda kalıyor.
Daha çok korkuyorlar çünkü...