Son zamanlarda kiminle konuşsam, zihinsel olarak çok yorgun olduğunu fark ediyorum.
Benzer durum hepimizde var. Sanırım seçimler, tüm toplumu yordu. Gergin bir ortamda geçen seçimlere ister istemez herkes müdahil oldu. Günlük sohbetlerin değişmez konusu olan seçimlerde insanlar ister istemez taraf oldu veya taraf olmak zorunda kaldı. Bu durum da toplumun psikolojisini olumsuz etkiledi. Seçimlerin 14 Mayıs’ta tamamlanmasıyla toplumun rahatlayacağı düşünülüyordu. Ancak ikinci tur nedeniyle iki haftalık uzama, gerginliği biraz daha üst seviyeye çıkardı.
Seçimler bitti ve ülke çapında kısmen bir rahatlama oldu. Ancak bu sefer de dedikodu mekanizması devreye girdi.
Seçimlerden sonra dövizin iki katına çıkacağı, temel gıda maddelerinin zamlanacağı, hayat pahalılığının çok üst seviyeye çıkacağı şeklinde ortalıkta ciddi dedikodular dolaşıyor. Bu fısıltı gazetesinin alttan alta yaydığı bu dedikodular, piyasaları ciddi manada maniple ediyor.
Zaten hayat pahalılığının en önemli nedenlerinden biri, herkesin bütün ürünlere sürekli zam geleceği endişesiyle kendi kafasından yeni fiyatlar belirlemesidir.
İnsanlar, elindeki ürünleri, birkaç gün sonra aynı fiyata alamayacağını düşündüğü için, kafasına göre bir fiyat belirliyor. Birkaç ay sonra bu ürünü satacağını düşündüğü fiyatı şimdiden belirliyor ve bu fiyata satıyor. Bu durum da enflasyonu en çok yükselten nedenlerden biri.
Bununla birlikte bazı esnafların da işçilik fiyatlarını kendi kafalarına göre belirlemesi, piyasada zaten adam yok diyerek, çok fahiş fiyatlarla işçilik bedeli almaları, insanları en çok zora sokan unsurlardan biri haline geldi.
Bazı sucuların ufak tamiratlarda çok ciddi miktarlarda işçilik talep ettiğini hepimiz biliyoruz.
Bazı elektrikçilerin aynı şekilde davrandığını herkes söylüyor.
Bazı berberlerin tıraş fiyatlarını çok yukarılara çektiği yolunda çok şikayet duydum.
Elbette biz tüm esnafı bu kapsamda görmüyor veya değerlendirmiyoruz.
Ama piyasaların malum durumunu fırsat bilip, bulanık sudak balık avlayanlar da yok değil.
Bu iş artık iyice çığırından çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, birkaç defa piyasalara ciddi denetim yapacaklarına dair açıklamalar yaptı. Ancak, Valiliklerin, Ticaret Müdürlüklerinin, belediye ekiplerinin biran önce harekete geçip, bu konuda adımlar atması gerekiyor. Aksi halde bizi ekonomik olarak zor günler bekleyecektir.
Ekonominin kötü olmasından daha kötü olan şey, piyasaların bu kadar düzensiz, istikrarsız ve keyfi tutumlarla maniple edilmesidir. Ve bu durum, bütün piyasalarda fazlasıyla yaşanıyor.
Bu işe dur demezsek, yarın çok geç olabilir.