Bizden önceki nesiller bizimle ilgili, biz de bizden sonraki nesillerle ilgili şikayette bulunuyoruz. Nesiller arasında kopukluk, anlaşmazlık, anlayışsızlık hep vardı ve sanırım bundan sonra da hep var olacak. Ama nesiller arasındaki uçurum, bundan önceki çağlarda bu kadar derinleşmiş miydi bilmiyorum.
Özellikle teknolojinin hızla gelişmesi, gençlerin bu teknolojik araç ve gereçleri çabuk benimsemeleri, yeni yaşam tarzı ve yeni anlayış geliştirmelerine neden oluyor. Yaşı biraz daha ileri olan, teknolojik gelişmelerin içinde doğmayan ve bu araçlarla sonradan tanışan biz ve bizden önceki nesiller ise haliyle gerçek dünyada yaşamayı, kimi zaman da geleneksel alışkanlıkları terk etmek istemiyoruz. Sanal dünyada olup biteni merak etmiyor değiliz. İlgileniyoruz ancak hayatımızın tamamı oradan ibaretmiş gibi de düşünmüyoruz.
Maalesef son zamanlarda bu gözle baktığım çoğu gencin, bütün dünyayı sanal dünyadan ibaret sandığına şahit oluyorum.
Aile içi ilişkiler zaten internet ile birlikte iyice zayıflamıştı. Ama internet hayatın her alanını sarmaya başladı. Hayatın her alanında, bu teknolojiyi kullanmak zorunda kalıyor veya bırakılıyoruz. Bundan dolayı çocuklar ile anne ve babaların günlük iletişimi çok ama çok az düzeye indi. Odalarından çıkmayan, bilgisayar, tablet veya telefondan kafalarını kaldırmayan çocuklarla iletişim kuramaz, onları anlayamaz, derdimizi anlatamaz olduk.
Yemeklerini bile odalarına isteyen, onun dışında kendisi ile vakit geçirmek isteyen anne ve babaları odadan kovan, agresifleşen, biran önce anne ve babayla bulunduğu ortamı terk etmek isteyen çok ama çok çocuk var.
Konuştuğum, görüştüğüm pek çok aile, anne ve baba bu konuda dertli.
Ne yapacaklarını da çok iyi bilmiyorlar. Çocuk elimizden yitip gidiyor, diyen o kadar insan biliyorum ki…
Hepsinin de aslında söyledikleri, şikayetçi oldukları hususlar hep aynı: Bizimle konuşmuyor, bizimle aynı ortamda bulunmuyor, derslerine zaman ayırmıyor, okula gitmek istemiyor, öz bakımına zaman ayırmıyor, devamlı agresif, az uyuyor….
Bu listeyi daha da çoğaltmak mümkün.
Bilgisayar ve tablet kullanma yaşı bebeklere kadar düştü.
Ve zaman geçtikçe de yukarıda saydığımız olumsuzlukları yaşayan aile sayısı daha da artacak. Hatta problem daha da derinleşecek.
İşin en vahim yanı ise, bu konuda harekete geçmesi gereken mercilerin çok da durumu ciddiye almaması…
Devletin, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin ilgili birimlerinin bu sosyal problemi çok daha ciddiye alıp, çözüm önerileri üretmeleri kaçınılmaz görünüyor.
Aksi halde yarın çok daha büyük problemlerle karşı karşıya kalacağız gibi görünüyor.