Türkiye, 6 Şubat’ta çok büyük bir felaket yaşadı. Kahramanmaraş’ta olan deprem yüreklerimizi dağladı. 50 binden fazla insanımız öldü, yüzbinlerce insanımız yaralandı. 11 ilimiz adeta haritadan silindi, milyonlarca vatandaşımız da yerinden ve yurdundan oldu. Deprem bölgelerinde kalanlar ise, zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.
Bütün Türkiye depremin ilk anlarından itibaren yardım seferberliğine koştu. Enkaz altında kalanların çıkarılması için devlet kurumlarına var gücüyle yardım etmeye çalıştı. Tanıdığım insanların büyük bölümü elinde avucunda ne varsa depremzedelere göndermeye gayret etti. Devlet millet el ele, bu büyük felaketin altından kalkmak için tüm gücünü ortaya koydu. Elbette halen yaralar tam manasıyla sarılabilmiş değil. Aslında bu kadar büyük bir felaketin, bu kadar büyük bir acının altından kalkmak kolay değil. Bu yaraların öyle birkaç ayda kapanması mümkün değil.
Deprem bölgesinde kalanlar açısından düşündüğümüzde hem fiziki olarak çok zor koşullar altında yaşıyorlar hem de psikolojik. Çadırlarda, konteynırlarda yaşamak çok kolay değil. İş yok güç yok, uğraşacak başka bir şey yok. Devamlı olarak depremi düşünüp, devamlı olarak bu konuyla yatıp kalkıyorlar. Çoğu kişi de en yakınlarını kaybetmenin travmasını atlatamıyorlar. Devamlı olarak onları düşünüyor, normal hayata adapte olamıyorlar. Devlet mutlaka psikolojik destek veriyordur ama bu işin çok daha ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum. O bölgelerden gelen haberler, durumun git gide vahim bir hal aldığını söylüyor.
Bir yandan da depremden sonra evini, barkını bırakıp başka illere göç etmek zorunda kalan milyonlarca insan var. Bu insanlar, gittikleri yeni yerlerde, yeni bir hayat kurmaya, ayağa kalkmaya, hayata tutunmaya çalışıyorlar. İşin aslını söylemek gerekirse, bu da çok kolay değil. Hem yaşadıkları acı, hem yeni yerleşim yerlerinde yaşadıkları zorluklar, hem psikolojik durumları üst üste gelince, onların da adaptasyon süreci çok kolay olmayacak gibi görünüyor.
Bir de bu konuda çok önemli bir hususu gündeme getirmek istiyorum. Depremin ilk gününde, hepimiz büyük bir heyecanla heyecanla, duygusallıkla depremzedelerin yardımına koştuk. Sonrasında yaraların sarılmasında, onların hayatına tutunmasında destek olmaya çalıştık. Ama aradan zaman geçtikte, bazı kesimlerin, bu konuda insanı duygularını yitirmeye başladığını duyuyoruz. Depremzedelere yönelik bazı olumsuz davranışların, kötü muamelelerin yapıldığını görüyoruz. Bazı kimseler ise onlarla ilgili uydurma hikayelerle insanları onlara karşı doldurmaya kalkıyor.
Unutmayın, bu durumu yaşayan bizler de olabilirdik.
Hatta daha da ötesi, böyle bir durumu yaşamayacağımızın garantisi var mı?
O yüzden hiçbir zaman insanlığı elden bırakmamak lazım.
Yoksa iş döner bizleri de vurur!