Önceki yazılarımda Tümülüs ve Höyük’lere yer vermiş, bilinen tarihi alt-üst etmesi sebebiyle “Göbeklitepe Höyüğü” özelinde ayrı bir yazı kaleme alacağımdan bahsetmiştim. 12.000 yıl önceye dair bilgiler veren bu keşif insanlık tarihi üzerine güneş gibi doğmuş ve ilk çağ tarihçilerini terletmiştir.
Göbeklitepe’de keşfedilen bu megalitik yapı, Mısır Piramit’lerini inşa eden Antik Mısır’lılardan, Kızılderili Maya’lardan, Sümerler’den, Asur’lulardan, Babil’lilerden, yani en eski medeniyetlerden dahi çok daha eski zamanlara, binlerce yıl evvele dayanmaktadır.
Buranın önemi “avcı toplayıcı” gruplar tarafından (yani yerleşik hayata geçilmeden) inşa edilmiş olmasıdır. (Bu yapıyı inşa edenlerin avcı toplayıcılar olduğunun en önemli delili bu yerden çıkartılan 100.000’in üzerindeki hayvan kemiğidir.)
Bilinen tarihe göre insanoğlu önce tarımı keşfeder, sonra yerleşik hayata geçer, son olarak tapınak yapar. Bu keşifle birlikte ilk sırayı tapınak almıştır. Bilinenin aksine insanoğlunun tarım amaçlı değil, dini sebeple (tapınağın yanında kalma gayesiyle) yerleşik hale geldiği düşünülmektedir. Tüm bu nedenlerle dünyanın tarih, biyoloji, antropoloji vb. ilintili pek çok bilim dalının çok sayıda mantıksal çıkarımlarını ve kabullenmelerini ortadan kaldırmaktadır.
Taş devri, 30-40 kişilik klanların gıda yönüyle birbiriyle kıran kırana mücadele halinde olduğu ve bu nedenle bu gruplar arasında işbirliğinin yapılmadığı bir dönemdir. Bu nedenle bu yapıyı inşa edebilmek için 1000’e yakın kişinin bir araya gelip (işbirliği yaparak) bu yapıyı ortaya koyabilmesi edebilmesi olağanüstü bir şey. Düşünün 40 ila 60 ton arası ağırlıkta ve boyu 7 metreyi bulan taş blokların -tekerleğin icad olunmadığı, çanak çömleğin bilinmediği, yük hayvanlarının evcilleştirilmediği bir devirde- odunlar üzerinde sürüklenerek taşınması bu yapının ve keşfin ölçeği bakımından büyüklüğünü anlatmaktadır. O devrin insanlarının bu işi yapabilmesi bugün 3-4 yaşlarında bir çocuğun dünyanın en büyük binasını inşa etmesine benzetilmekte, bunun dünyanın süper güçlerinin uzayda şehirler kurmasından bile zor olduğu ileri sürülmektedir.
Göbeklitepe’deki bu tapınak keşfedilene dek insan eliyle inşa edilen en eski yapı Bileşik Krallık’da bulunan Stonehenge yapısı idi. Stonhenge, M.Ö. 2500 tarihinde yapılmışken, Göbeklitepe M.Ö.9500 yılına tarihlenmektedir. Stonhenge “komplekslik” ve “bizlere anlattıkları açısından” Göbeklitepe yanında devede kulak gibi kalmaktadır. Stonhenge’den her yönüyle çok daha karmaşık bir yapı olduğu tartışma götürmez. Göbeklitepe’deki bu yapı ile Stonhenge yapısı arasındaki “mimari benzerlik” çok ciddi benzerlik bulunmaktadır. Bu durum burada yaşamış insanların “inanç ve kültürler” yönüyle de ortak özelliklere sahip olduğunu ve hatta Anadolu’daki konar-göçerlerin Britanya’ya göç etmelerinin neticesi olarak Stonhenge’yi inşa ettiklerini düşündürmektedir. Hatta bu yapıyı inşa edenlerin Proto Türklerin/ Ön Türk’lerin ataları oldukları da rivayet edilmektedir.
Bu yapılarda yer alan “T” şeklindeki sütun monolitler de hayli ilginçtir. Bunlarda bulunan kabartmaların ikonografisi hakkında bilgi paylaşalım birazda. Üzerinde saldırmaya hazır hayvan şekilleri ile ürpertici (Arasında bir akbabanın bir adamın kafasını koparıp bir başka akbabaya verdiği çizilen) bir takım tasvirlerin bulunan sütunların neden inşa edildiği de tam bir muammadır. Söz konusu dikilitaşlara rölyef şeklinde resmedilen hayvanların tıpkı birer muhafız olarak kayalara işlenmiş olduğu da söylenebilir. Bunlar Paris Notre-Dame Katedrali'nin dış duvarlarında bulunan çörten vazifesi gören, aynı zamanda katedrali kötü ruhlara karşı koruduğuna inanılan Gargoyle’lere benzetilebilir.
Devam edecek...