Geçmişin muhasebesi ile “geleceğimize yön vermemiz için belki de en büyük fırsat” Ramazan-ı Mübarek, ayların en güzeli. Getirdiği manevi huzur iklimi ile “dünyalık dertlerle kavrulan gönülleri ferahlatan”, “karnımızı aç tutup, gönüllerimizi doyuran, manevi susuzluklarımıza selsebil olan” kutlu misafir hoş gelmiş.
Allah’ın varlığının en önemli delillerinden biri; zaman. Zamanın en kıymetli anlarından olan ise Ramazan. Yaratılış gayemizi anlayabilmemiz için bizlere gönderilen en güzel hediye. Tıpkı bir kum saati gibi, akıp geçen ömrümüzü “denetlemek” için en büyük imkân. “Uyuyan kalpleri uyandıran çalar saat gibi”, “alarm gibi” Ramazan.
Durdurmak mümkün olmadığına göre zamanı, “değerli kılmaktan” başka bir şey gelmiyor elimizden. Peki, nasıl daha değerli olur zaman? Sonsuz ahıreti akıldan çıkarmadan, tekrarı olmayan sınırlı bu dünya hayatına seyirci kalmayarak. Eyleme geçerek.
Mevlana Hz.lerinin “100 kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel” anlayışıyla, hiçbir şey için geç olmadığı inancıyla. “Günahlara tövbeye”, “hata ve yanlışlarımızı telafiye”, “ölümlü olan şu dünyada ölümsüz olan iyilikler yapmaya”, “gönül kazanmaya” ve “dua almaya” fırsat olduğu inancıyla. Dünyalıklarım şu kadar arttı, şu kadar değer kaybetti düşüncesine hapsolmadan “Aman daha da artsın” diye dua ettiklerimizin sevaplarımız olması inancıyla.
Zamanının bir kısmında ticaretle de iştigal eden İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin “Batan Gemi Kıssası” bu cümleden olmak üzere çok çarpıcıdır.
Şöyle ki; ticaretle de iştigal eden Ebu Hanife öğrencileri ile derste iken dışarıdan bir ses gelir. “Ya imam, gemin battı!” İmam-ı Azam anlık bir duraksamadan sonra: “Elhamdülillah” der, dersine devam eder. Kısa bir süre sonra, aynı adam koşarak içeri girer “Bir yanlışlık oldu. Batan gemi seninki değilmiş.” der. Ebu Hanife bunu duyunca ilk seferindeki gibi “Elhamdülillah” der. Etrafındakiler şaşkındır. “Her iki durumda da hamd ettiniz. Bundan bir şey anlamadık” Ebu Hanife açıklar ilkinde “Gemin battı dendiğinde kendimi yokladım, sonuçta dünya malı dedim. Üzülmediğime şükrettim. Sonra “Batan gemi seninki değilmiş denildiğinde ise dünya malına kavuşmak beni sevindirmedi, sonuçta dünya malı dedim. Halime hamd ettim ki kalbim dünyaya bağlı değilmiş.
Ramazan-ı Şerif’in bizlere;
• “Merhamet edene Rahmet-i Rahman da merhamet eder.”, Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin” bilincini aşılaması,
• “Elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği bir kişi olmamıza” vesile olması, “Şefkat ve merhamet medeniyeti olduğumuzu” hatırlatması,
• “Maneviyata ve manaya dair hastalıklarımıza, her türlü ihmalkârlığımıza” şifa olması,
• “İnsanın aynasının yaptığı işi olduğunu”, “ne yapıyorsak O’yuz” düşüncesini aklımıza nakşetmesine, yaptığımız işi en güzel şekliyle yapmamıza”,
• “Bizi aldatan, bizden değildir” hadis-i şerifi ile yapmadığımız şeyleri yapmış gibi, yaptıklarımızı da yapmamış gibi” anlatmamamıza,
• “Mümin’in Can Yakan değil, Cana Yakın kimse olduğunu” unutmamamızı sağlaması, “Dünya hayatının bir iyilik yolculuğu olduğunu” öğretmesi,
• “Peygamber Efendimizin örnekliğinden bir an olsun ayrılmamamızı aklımızdan çıkarmamamıza” vesile olması ümidiyle..
Allah C.C bu vesileyle Mübarek Ramazan ayı yüzü suyu hürmetine Filistin’de hunharca çocuk, kadın, ihtiyar demeden kıyımdan geçirilen soykırıma uğrayan, öz vatanlarında garip kalan, evlerinden ve yurtlarından kovulmaya çalışan mazlum Müslüman kardeşlerimize kurtuluş nasip eylesin.