Gençlik dönemimde bir kişisel gelişim kitabı ile karşılaşmıştım. Kapağında sadece başbakan okusun yazdığı halde kitabı alıp okumuştum. O dönemde kitap çok satanlar arasında idi. Benim gibi belki de yüz binlerce kişi bu kitabı almış, çok satan kitaplar arasına girmişti. Ama hiçbirimiz başbakan değildik. Anlaşılan o ki bir pazarlama taktiği idi. Geçtiğimiz hafta bir kitap daha aldım. Hemşehrimiz, Düşünen Şehir'in isim babası, rahmetli Akif Emre'nin Portreler isimli kitabı. Rahmetlinin vefatından sonra çeşitli simaları konu alan yazıları derlenerek Portreler isminde bir kitap oluşturulmuş. Mimar Sinan ile başlayıp, Mehmed Akif ile devam eden, Necip Fazıl'dan Cemil Meriç'e birçok ünlü simanın portrelerini ortaya koymuş. Kitabın tamamı elbette okunmalı ama bu toprakların bir değeri olan Mimar Sinan kısmını tüm Kayseri'liler mutlaka okumalı. Yazar burada şehirden, kültürden, medeniyetten, mimariden, sanattan, estetikten bahis açarak mevzuyu ele alıyor. Büyük usta Mimar Sinan'ın doğduğu toprakların nasıl olması gerektiğini, nelerin yanlış olduğunu ustaca anlatıyor. Süleymaniye'yi örnek göstererek Koca Sinan almış Erciyes Dağı'nı götürmüş İstanbul'un tepesine dikmiş diye betimliyor. Diğer yandan da müze haline getirilen büyük ustanın doğduğu ev ile ilgili eleştirilerini sıralıyor. "Sinan'ın ne olduğunu anlamaktan/anlamlandırmaktan aciz bir sanat ve entellektüel ortamın hakim olduğu bir ülke zihnen istila edilmiş demektir" diye ustalığını bir kez daha gösteriyor. Bu kitabı şehri yönetenler, belediye başkanları, mimarlar, sanatçılar iliklerinde hissedecek derecede tekrar tekrar okumalı. Bölümün sonlarına yaklaşırken şunu hissettim ; ben belediye başkanı değilim, mimar değilim, sanatçı hiç değilim ben bu kitabı neden okuyorum. Akif abi belli bir kesimi hedef alan bu yazıları neden ilgilisine değilde umuma açık bir şekilde neşretmiş diye düşündüm. Fakat bölümün sonuna geldiğimde meseleyi çözdüm. Rahmetli kalem erbabı, çok satma kaygısı yok. Kitabın kapağına kocaman puntolarla bu bölümü sadece belediye başkanı okusun diye yazmamış. Arif olan anlar misali bölümün sonunda görünmez mürekkep ile yazmış. Onu görünce yüzümde bir gülümseme belirdi ve işin mahiyetini kavradım. Geçtiğimiz günlerde belediye reisimiz akıllı şehirler isminde bir toplantıya katıldı. Toplantının içeriğini bilmiyoruz ama ülkemizde bütün şehirlerin akıllı şehir haline dönüştürülmesi için çalışmalar başlayacakmış. Aynı günlerde bir ağabeyimizin sosyal medya paylaşımına denk geldim. " Akıllı şehir diye birşey olmaz. Şehrin hafızası ve ruhu olur. Bırakılmışsa" diye eleştirmişti uygulamayı. Metin ağabey bu söze kalıbımı basar, bir basamak daha ileri giderim. Şehrin hafızası vardır. Gün gelir intikamını alır. Reis bey, bizim kuşağımız meşhur Osman Kavuncu başkanın dönemini bilmez. Lakin kime sorsanız yaptığı hizmetlerden, şehre kattıklarından dolayı hayır ile yâd ederler. Belediye başkanlığı döneminde en önemli şey ardınızda bir iz bırakmak hayırla yâd edilmektir. Gelin büyük usta Mimar Sinan'ın şehrini ustaya yakışır biçimde yeniden güzelleştirelim. Kayseri deyince akla Mimar Sinan gelsin. Sizde bu hizmetleri Kayseri'ye kazandıran başkan olarak anılırsınız. Akıllı şehirle işimiz yok. Bizim kültür, tarih, şuur, medeniyet, sanat, estetik kaygılarımız var. Reis bey, kitabın ilgili bölümünü okurken sonlara geldiğinizde burada yazılan şeyler kısıtlı, Akif Emre'de hayatta değil ben bunun devamını nasıl getireceğim dediğinizi duyar gibiyim. Biraz etrafınıza göz gezdirdiğinizde birkaç Akif Emre göreceksiniz. Sanki o hiç ölmemiş gibi aynı muhayyilede bir kaç kişi hemen yanı başınızda. Ama son zamanlarda size kültür sanat içerikleri ortaya koyan fotoğraf tüccarı şarlatanlar türemiş etrafınızda. Bunlar bir gün gelir başkanım şehrimize At Müzesi kuralım der, ertesi gün olmadı Kelebek Müzesi yapalım diye kapınızı çalarlar. Bunların uhdeleri bu şehirde açılış kokteylinde ellerinde şarap kadehleri ile fotoğraf sergisi açamadıkları için hayıflanmak ve buna sebep olanlara sövmektir. Muhayyileleri de bu sözde kültür sanat faaliyetleri sayesinde belediye kasasından ceplerine inecek olan yüz binlerce lira paradır. Bu yukarıda bahsettiğim fikirleri size bilâbedel verecek insanlar mevcuttur.