Kemal Gönen

İKİ BUÇUK PARTİLİ SİSTEM

Kemal Gönen

Dünyada son yıllarda yaşanan olaylar, siyasi ve ticari gelişmelerle birlikte Türkiye’de bu gelişmeler karşısında pozisyonunu aldı. Her gün başka bir ülkede ortaya çıkan olaylar, terör örgütleri, ticaret savaşları, Arap baharı ile başlayan süreçte Ortadoğu’nun kan gölüne dönmesi, Fransa’da başlayıp yavaş yavaş Avrupa’ya yayılmaya başlayan sarı yelekliler eylemleri hangisine bakarsanız bakın sonuç olarak politik ve ekonomik açıdan hayat eskisi gibi değil. Sabah kalktığımızda dünyanın neresinde hangi olayla, hangi gelişmeyle, hangi savaşla karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Siyasi ve ekonomik haritalar her gün şekil değiştiriyor.
 
Gelelim başlığımıza; Türkiye Akparti hükümetlerinden önce uzun yıllar boyunca koalisyon hükümetleri ile yönetildi. Meclis seçim sonuçlarına baktığımızda üç dört partinin belli oranlarda vekil çıkardığı, iki veya üç partinin koalisyon kurmak zorunda olduğu, vekil transferlerinin yapıldığı, kanun çıkarma, karar alma süreçlerinin çok yavaş olduğu bir sistem ortaya çıkıyordu. Hatta bir çok dönemde meclis tıkanıp çalışamaz hale geldiğinde, koalisyonların bozulmasına kadar gidip yeniden erken seçim kararları alınıyordu.
 
2002 yılında yapılan genel seçimler ile Akparti’nin seçimleri tek başına hükümet kuracak oranda kazanması ile birlikte ülkemiz yaklaşık onbeş yıl süren yeni bir döneme girdi. Daha hızlı yasama yapılabilen, diğer partilerin desteğine çokta ihtiyaç duyulmadan işlerin halledildiği bir dönem yaşadık.
 
Fakat hem yukarıda bahsettiğim dünyadaki gelişmeler hem de 15 Temmuz’ da yaşanan hain darbe girişiminin ardından bu sistemde ülkemiz için yeterli olmadı ve nihayetinde yapılan referandum ve cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte yeni bir yönetim modeline geçtik. Meclisin işlevinin azaldığı, Başbakan’ın olmadığı, yetkilerin büyük çoğunluğunun Cumhurbaşkanı’nda toplandığı çok daha hızlı yasa, yönetmelik çıkarılabilen, benzetmek istersek şirket mantığında yönetilen bir sisteme geçiş yaptık.
 
Dünyada da bunun örnekleri çok Amerika, Rusya, Almanya ve birçok ülke artık güçlü başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Bizim uyguladığımız sistem Amerika sistemine daha çok benziyor. Siyasi partiler açısından da sistemimiz buna uymaya başladı. Amerika’da iki parti var cumhuriyetçiler ve demokratlar. Vatandaşın iki seçim hakkı var bu partilerden birisine gidip oy veriyor.
 
Bizde ise siyasi partilere baktığımızda onlarca siyasi parti olmasına rağmen mecliste yer bulabilen, etkinliği fazla olan 5-6 parti var. Bunlarda son iki seçimde Cumhur İttifakı ve Millet ittifakı adı altında birlikte seçimlere giriyorlar. Bunların dışında kalan Hdp seçimlere tek başına katılıyor. Terör örgütü ile olan bağı bu partiyi ister istemez ittifakların dışında tutuyor. Yaklaşan yerel seçimlerde de benzer ittifak kararı alındı. Birçok siyasi görüşmelerimizde, dost meclislerinde Mhp Genel Başkanı Devlet Bahçeli ittifak bizim için bitmiştir dediğinde, Chp
 
- İyi Parti görüşmeleri tıkandığında dahi ittifakların devam edeceğini, tekrar yollarına devam edeceklerini söylemiştim. Yeni sistem bu ayrılıklara müsaade etmeyecektir. Aksine birleşmeleri teşvik edecek önlerini açacaktır.
 
Bundan 30-40 yıl önce birbirlerine düşman olan siyasal akımlar bugün aynı ittifak içerinde bir araya gelebildiler. Birbirlerine düşman olan, kurşun sıkan ülkücüler ve solcuları ve hatta milli görüşçüleri Millet İttifakında, yine birbirlerini çok sevmeyen seksen öncesinin ülkücüler ve akıncıları
 
– milli görüşçüleri Cumhur İttifakın’da mutlu mesut anlaşıyorlar. Bu ittifaklar aslında iki partili sistemin geçiş süreçleri veya alıştırmaları. Birleşenler bir araya gelenler kazanacak ayrışan, birleşemeyenler yok olup gidecek. Sistem siyasi partileri bir anlamda buna mecbur hale getirdi. İdeolojiler, siyasi fanatiklikler, geçmişte yaşanan problemler ve hatta ödenen bedeller bir kenara bırakılarak partiler anlaşma yoluna gidiyorlar.
 
Yukarıda bahsettiğim gibi siyasal sistem iki partili sistemin hazırlıklarını yapıyor, geçiş sürecini işletiyor. Bugünden sonra Türkiye’nin çok partili parlamenter sistem yada koalisyonlar hükümetleri gibi bir lüksü yok.
 
Biz elli yıllık, yüzyıllık partiyiz, dava-ideoloji partisiyiz bu saatten sonra partiyi mi kapatacağız düşüncesini aklına getirenler olabilir. Şimdilik sistem size kapıya kilit vurun, tabelanızı indirin demiyor ama bu süreçte ideolojilerinize, hırs ve isteklerinize, siyasi amaç ve beklentilerinize bir süreliğine dur demek zorundasınız. İleriki dönemlerde bu geçiş süreci tamamlandığında partiler kendi kendine birleşme yoluna gidecektir. Bu sürece terör örgütü bağı yüzünden entegre olamayan Hdp ise bu bağı kaldırdığı takdirde sisteme bir şekilde entegre olacaktır. Eğer bu bağı kaldırmazsa parti içerisindeki şahinler ve güvercinler kendi saflarını belirleyecektir. Görünen şuki ; siyaset ülkemizde yeniden yapılandırıldı ve istikamet mecburen bu yöne doğru.

Yazarın Diğer Yazıları