ÜLKEMİZİ felakete boğan yüzyılın belki de en büyük felaketi olan depremin yedinci günündeyiz. Mucize kurtuluşlar gerçekleşiyor. Deprem üzerinden yüz – yüz elli saat geçmiş bebekler, çocuklar, yaşlılar, insanlar sağ olarak kurtarılıyor depremden. Ya Rabb ne büyüksün; senin yaşasın dediğini öldürecek, senin ölsün dediğini yaşatacak kimse yok. Deprem üzerinden 128 saat geçtikten sonra yemeden, içmeden enkazdan sağ çıkarılan bebeğin durumunu açıklayabilecek başka bir söz yok.
Depremin ilk saatlerinden itibaren organize olup bölgeye akın akın giden kurtarma ekipleri, yardım kuruluşları, gönüllüler var. Afad, Kızılay, Akut, Ahbap, Ülkü Ocakları, İ.H.H., Beşir Derneği, Madenciler, İtfaiyeciler, Sağlık ekipleri aklımıza ilk gelenler. Dakika durmadan arama ve kurtarma çalışmaları yapıyorlar, depremzedelerin kurtarma çalışmaları sonrası ihtiyaçlarını gideriyorlar, yemeklerinden ısınmalarına, kıyafetlerine kadar bütün ihtiyaçları ile bir bütün olarak ilgileniyorlar. Allah hepsinden yüz bin kere razı olsun, sayılarını çok etsin, güç kuvvet versin onlara.
Araya nifak sokmaya çalışanlar boş durmuyor. Yardımı şuna yapmayın buna yapın, şu çalışıyor – bu çalışmıyor diye ortalığı velveleye verenler, devlet nerede – devlet yok diye çığırtkanlık yapanlar bol ortalıkta. Milleti böyle durumlarda galeyana getirmek isteyenler, iç karışıklık çıkartmak isteyenler, bu felaketten siyaset üretmek isteyenler, oy devşirmeye çalışanlar, belli bir amaca hizmet edenler maalesef boş durmuyor ve durmayacakta. Vatandaşın en çok dikkat etmesi gerekenler de bu tipler. İtidalli davranıp, bu süreç geçtikten sonra gereken kişilerden hesabı gerekli yerde, gerektiği biçimde sormak.
Devletin ve milletin bu acısından faydalanıp, siyasi yağma peşinde olanlar gibi birde yardım malzemelerini çalan ve yağmalayanlar var. Bu milletin seveni, iyilikseveri, yardımseveri ne kadar çoksa düşmanı, haini, örgütçüsü de o kadar çoktur. Bu yağmayı soygunu yapanların hepsi Suriyeli, Afgan algısı yapanlara itibar etmeyin. İçinde maalesef bizim insanımız da var, terör örgütleri de var. 99 Depreminde Suriyeli, Afganistanlı yoktu ama yine deprem sonrası yağma vardı, hırsızlık vardı.
İsimsiz kahramanlar var demiştik. Bildiğimiz, bilmediğimiz, varlığından haberdar olduğumuz ya da isimlerini bile duymadıklarımız. Deprem bölgesinde enkazdan kim bir çakıl taşı kaldırıyorsa, kim bir depremzedeye bir bardak su veriyorsa, kim canını dişine takarak elinden geleni yapmaya çalışıyorsa, kim elinden bir şey gelmemesine hayıflanarak bu milletin-devletin acısı ile dertleniyorsa Allah ondan razı olsun. Afad da bizim Ahbap’ta bizim, İ.H.H. da bizim, Ülkü Ocakları da. Ayrı gayrı yok felaket zamanında, ihtiyaç anında biriz, beraberiz.
Reklama ihtiyacı olmayan, Allah rızası için insanlarımız, gönüllülerimiz de var sahada. Gamze Özçelik bunlardan biri. Geçmiş bir çorba tenceresinin başına, depremzedelere çorba dağıtıyor. Reklam ajansı ile çalışmamış, boy boy fotoğraflarını videolarını dağıtmamış. Yine onlardan biri Volkan Okçuoğlu. Deprem mesajlarına bakarken sosyal medyadan tanıdım. Kurtarma esnasında ayağı yaralanmış, altı gün sonra enfeksiyon artınca tedavi için Kayseri ye gelmiş, on dakika kadar muhabbet ettik, teşekkür ettik. 130 kişilik ekip ile 140 km’lik hat boyunca, günde 50 bin kişiye kendi imkanları ile yemek pişirip dağıtıyorlar. Diğer ihtiyaç malzemeleri de cabası. Aynı şekilde bugüne kadar tanışmadığımız Affan Orhan Van’dan gelmiş. Her afette olduğu gibi Volkan bey ile birlikte hareket ediyorlar. Sivil toplum kuruluşları, dernekler, kurumlar, kuruluşlar, gönüllüler herkes elinden gelenin fazlasını yapıyor. Allah güçlerine güç katsın, daim etsin inşallah.
Sosyal medyada T.K.P’ lilerin çadırından çorba alan Ülkü Ocak’lı genci gördük. Enkaz başında devleti, derneği, sağcısı, solcusu, islamcısı bir can kurtarmanın derdinde. Kimsenin aklında siyaset yok, para yok, reklam yok. Allah rızası için çalışıyorlar, milleti devleti için çalışıyorlar, insan canı için çalışıyorlar. Buldukları bir depremzedeye senin dinin ne, partin hangisi, milletin ne, kime oy verdin diye sormuyorlar. Yardım yapanlar da aynı şekilde. Ama akıl fukarası bazı siyasetçilerimiz ekranlara çıkıp kurtarma ekipleri önce Ak Partilileri kurtarıyor diye akıldan, izandan yoksun açıklamalar yapıyorlar. Enkaz başında yıkılmış bir baba görüntüsü, çökmüş vaziyette, kaybettiği kızının soğuk elini tutuyor. Bu fotoğrafı alıp işte Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin fotoğrafı diye paylaşacak kadar vicdandan uzak siyasetçilerimiz var. Bir diğeri çıkmış gizli ortağı H.D.P. ile ortak açıklama yapıyor devlet enkaz altında kaldı diyor, bu bölgede bulunan devlet memurlarına çift maaş verin zor durumdalar diyebiliyor. O bölgede çalışan, çabalayan kim varsa şu anda aklında olan son şey maaş ve para. Devlet elbet gerekeni yapacaktır ama adamların böyle bir gündemi yok, para ile işi yok şu anda. Hangi bankadan maaşını çekecek, hangi alışveriş merkezinde harcayacak parayı.
Dedik ya devletin, milletin seveni, vefakarı, cefakarı, yardımseveri kadar haini, düşmanı, pusuda bekleyeni, yağmacısı talancısı da var. Dikkat etmek lazım, provokasyona açık bir ortam var. Milletin sinir uçlarına basmaya çalışıyorlar. İç karışıklık, devlette zaafiyet, kaos ve kargaşa üzerinden yağma hesabı yapıyorlar. Yollarda yardım tırlarını çevirip yağmalayanlar ile bu siyasilerin hiçbir farkı yok. Sahada yoklar, reklamda, provokasyonda, eleştiride varlar. Ayak altında dolaşmasalar, çenelerini bir süreliğine kapatmayı deneseler, başka ihsan istemez. Vatandaş olan biteni görüyor, günü geldiğinde de gereken kişiye gereken hesabı sorar hiç merak etmeyin.
Enkazdan saatlerce uğraşı sonunda bir canlı çıkarıldığında kurtarma ekipleri sevinçle, şükürle tekbir getiriyorlar. Bundan bile rahatsız olan bir güruh türemiş. Neymiş depremzedeler bu sesten rahatsız olurmuş. Bunlara en güzel cevabı depremden 140 saat sonra enkazdan çıkarılan Muhammed kardeşimiz verdi. Kurtarma anını canlı izledim. Yüksek bir yerde üç kepçe kovanı; biri devrilmesin diye bir betonu tutuyor, diğerinin üzerinde kurtarma ekipleri. Muhammed’i sedyeyle üçüncü kepçenin kovanına halat ile bağlayarak uzun uğraşlar sonunda indirdiler. Allahu Ekber !