Kayseri Kalesi’nin restorasyon çalışmaları yaklaşık sekiz yıl sürdü ve üç belediye başkanı gördü.
Tarihi kaynaklara göre yapımı altı yılda gerçekleşen ve yaklaşık 1800 yıldır ayakta duran kale bugüne kadar birçok tadilat geçirmiş. Daha önceki başkanlar döneminde yapılan projede kalenin modern sanatlar merkezine dönüştürüleceği duyurulmuştu fakat son dönemde bu mekanın müze olarak kullanılacağı açıklandı. Geçtiğimiz haftada bir dizi etkinlik ile kalenin restorasyonunun tamamlandığı ve ziyarete açıldığı duyuruldu.
Pazar günü büyük bir merak içerisinde restorasyonu tamamlanan kaleyi ziyarete gittim. Ziyaret çok kısa sürdü. Adeta insanı boğan bir beton yığını haline dönüşmüş.
Kapı girişinden itibaren göz alabildiğince betonarme zemin dikkat çekiyor az bir çim alan oluşturulmuş. Büyük saksılara konan ağaçlar işi kurtarmamış.
Müze bölümü henüz ziyarete açılmadığı için aşağı kısmı görme şansımız olmadı. Ama daha önce müze bahçesinde bulunan lahitler, mezar taşları üst kısımda yeşillikler üzerinde sergilenmeye çalışılmış.
Kalenin girişten itibaren en dikkat çeken kısmı sol tarafta oluşturulan iş yerleri. Birinde Kayseri mutfağı restoranı, diğeri künefeci, üçüncüsü ise bir pastane olarak hizmete açılmış. Bu işyerleri için bir ihale yapılsa bir şekilde duyulurdu. Kayseri’nin önemli lezzetlerini turistlere tanıtmak için böyle bir seçim yaparak işyerlerini ihalesiz verdik derseniz, künefecinin ve pastanenin orda ne işi var. Belli ki eş, dost, akraba, meclis üyesi, bizim partili zihniyetinde iş yerleri dağıtılmış.
Gastronomi çalıştayları yaptığınız, şehrin yemek kültürünü tanıtmaya çabaladığınız bir dönemde kale gibi tarihi bir mekânda künefeci hoş olmamış. Kaldı ki dünyanın hiçbir yerinde müzelerde yeme, içme gibi uygulamalara rastlayamazsınız.
Kalede en çok merak ettiğim yer girişte sağ tarafta olan Fatih Sultan Mehmet fermanı ile yaptırılan Fatih Camii ya da Kale Camii diye bilenen yaklaşık 500 yıllık tarihi cami idi. Bu cami de restorasyondan geçirilmiş ne dış cephesinde ne de iç mekânda tarihi bir cami olduğunu anımsatan hiçbir detay kalmamış.
Adeta yeni yapı bir cami görünümünde.
Giriş bölümünde de belirttiğim gibi restorasyon çalışması üç belediye başkanı dönemine denk geldi. Dolayısıyla tek başına mevcut belediye başkanını suçlamak doğru olmaz. Hangi dönemde hangi işler yapıldı hangi kararlar alındı bilemiyoruz. Fakat sonuca baktığımızda kalenin eski ruhu kalmamış. İç ve dış surlar haricinde ne Roma, ne Bizans, ne Selçuklu, nede Osmanlı izi kalmamış.
Bu restorasyon çalışmaları yapılmadan önce tarihçilerden, mimarlardan, sanat tarihçilerinden fikir alındımı, alındı ise nasıl böyle bir sonuç ortaya çıktı bilemiyoruz.
Kullanım amacına baktığımızda müze mi, sanat galerisi mi, gezinti yeri mi karar vermek zor. Bizans, Roma, Selçuklu, Osmanlı dönemlerini yaşayan fakat bugün onlardan bir iz kalmayan kale, künefe krallığının kalesi gibi duruyor.