Bütün canlıların hayatı için lazım olan hava, su, ışık ve benzerleri. Bütün hayat sahipleri atmosfer dediğimiz gaz içinde yaşayabilmektedirler. Dünyamızı kuşatan hava tabakasının, binlerce türlü vaziyetten tam bu şekilde bulunması tesadüf değil ve kendiliğinden olmamıştır. Susuz toprak, güneşsiz hava ne işe yarar? Sanki bir makinenin parçaları gibi iş görmektedir. Çok ince hesaplar neticesinde hayati netice veren şu tabiat dediğimiz makinenin planını çizen, çalıştıran bir usta olmalıdır.
Tabiat ise kainat fabrikasında çalışan bir makine gibidir. Demek ki havayı dizgininde tutan kim ise, suyu, güneşi kısaca tabiat ve kainatı da idaresi altında tutan, yoktan yaratan bir yaratıcı Allah vardır. Hiçbir insan, bir diğerinin aynı değildir. Gerek dış yapısı, gerekse içyapısı yani iç organlarında ölçülerinde bunu görmek mümkündür. 6/Enam 95 ‘Tohumu ve çekirdeği çatlatıp yeşerten, ölüden diriyi çıkartan, diriden de ölüyü çıkartan şüphesiz ki, Allah’tır. İşte budur Allah. O halde size ne oluyor?’ Enam 96 ‘Karanlığı yararak, sabahı ortaya çıkaran, geceyi sükunet/dinlenme vakti yapan, güneşi ve ayı da zaman ölçüsü yapan Allah’tır. İşte bu, mutlak üstün olan ve her şeyi bilenin koymuş olduğu bir ölçüdür.’ Enam 97 ‘Karanın ve denizin karanlıklarında, konumlarına bakarak yolunuzu bulasınız diye, yıldızları sizin için yaratan Allah’tır. Doğrusu biz, bu ayetleri hakikati anlayabilen bir toplum için etraflıca açıkladık.’ Enam 98 ‘Yine Allah, sizi tek bir özden/cevherden/candan var eden ve geçici, kalıcı hayat için yer tayin edendir.
Doğrusu biz, bu ayetleri kavrayabilen bir toplum için etraflıca açıkladık.’ Enam 99 ‘Allah gökten yağmuru indiren, bu yağmurla her türlü bitkiyi çıkaran, o bitkiden de yemyeşil ekin çıkarır. Ondan da üst üste binmiş dizili taneler çıkarırız. Hurma ağacının tomurcuklarından da kolayca erişip koparılabilen salkım, salkım hurmalar, yine birbirine renk ve tat olarak benzeyen ve benzemeyen nice üzüm bağları, zeytin ve nar ağaçları çıkartırız. Bu bitkiler hem oluşup gelişirken, hem de olgunlaştığında meyvelerine ibret nazarıyla bir bakın. İşte bütün bunlarda, inanacak bir toplum için nice dersler vardır.’ İşte büyün kainatı yoktan yaratan Allah bütün canlılara ayrı, ayrı görev vermiştir. İnsan dışındaki bütün varlıkları da insanın hizmetine sunmuştur. İnsanların nasıl ağzı, burnu, kulağı farklılıklar gösteriyorsa, mideleri de öyle. Hatta daha da fazla ayrılıklar gösterir. İnsanların kalplerinin de değişik planlarda olduğu anlaşılmıştır. Yine tiroid, paratiroid, böbrek üstü guddeleri, cinsi arzular, hipofiz guddeleri gibi guddelerin kana verdikleri hormonlar da farklıdır. Bunun için her insanın, yemek, içmek, eğlenmek ve çeşitli istekleri, içgüdüleri de başka, başkadır.
Ey insan senin kalbini ve guddelerini çok iyi bilen yoktan var eden ve bunlar ölçülü bir şekilde hesap edip görev veren Allah’tır. Allah, yemek, eğlenmek, cinsi arzu gibi isteklerinin dizginini nefsinin eline vermiştir. Tabi ki Allah insana bir de cüzi irade vermiştir. Yani nefsinle mücadele edip imtihanını kazanasın. Şunu hiç unutma ki, nefsinle verdiğin mücadele, harp meydanlarında verdiğin mücadeleden daha çetindir. Çünkü savaşta güçlü bir irade gerekmektedir,savaşmak için. İnsanların derisinde de soğuk, sıcak ve acıya karşı hassas olan sinir uçları vardır. Bu has- sas noktalar ne sayı bakımından, ne de dağılışları bakımından birbirlerine benzer. Çünkü bunları bir ölçü ve hesaba göre ayarlayıp yoktan var eden, eşi benzeri olmayan Allah’tır.