114/Nas 5,6 “Sürekli kalplerine fısıldıyor insanların, cin ve insan şeytanlarının şerrinden sığınırım insanların Rabbine, melikine.” 53/Necm 59 “Şimdi siz bu söze/Kurana mı şaşıyorsunuz? 53/Necm 60 “Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!” Müşrikler Kuranı devre dışı bırakıp yasaklanan, latına, menatına, hubeline sarılıp güveniyorlardı. Değişen nedir? bu günde Müslüman’ım diyenler de, şeyhlerine, kutuplarına mezheplerine alimlerine güveniyorlar ve sarılıyorlar. Allah Kuran dışındaki kitaplara, Kuranda bunlara hizib, diyor, Resulümüzde, sahabede mişna diyorlarmış.
ALLAH, ölümlü insanın konuştuğu gibi, a,b,c li veya, elif, be, te li kelimeler kurup konuşmaz. Allahın konuşması, harfsiz sözsüz sessiz bir konuşmadır, yani insanlar gibi konuşmaz. Allah bir peygamberle iki insanın birbiriyle konuştuğu gibi konuşmaz. Eğer böyle düşünürsek haşa, Allah’ı beşer/insan seviyesine indirmek olur veya beşeri/insanı Allah’ın seviyesine çıkartmak olur. Allahın sadece insanla değil, yer, gök, toprak, su, dağ, taş, kuş, arı, karınca, bütün bitkilerle iletişim halindedir. Allahın arıya vahiy etmesi, yere suyunu yut, göğe suyunu tut ve insanın bellerindeki sperm tohumcuklarıyla diyaloğa girmesi Allahın konuşmasıdır. Vahiy, Allahın sözlerinin insan kelamına, konuştuğu dil ve yazıya dökülüş şeklidir. Yani, vahiyler, ses ve söz, harf ve kelimelere ilahi vahyin beşer/insan diline yansımasıdır. Yani, mana Allahtan, söze dökmek ise Resullere aittir. Bizim Resulümüz, Allahtan gelen vahyi, ayetleri kendi ve kavminin konuştukları lisanı, dilin alfabesine göre dönüştürülmesidir. 14/İbrahim 4 “Allahın emirlerini insanlara açıklasın diye her Peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Allah dileyip/isteyeni saptırır, dileyip/isteyeni de doğru yola iletir. Çünkü Allah, güç ve hikmet sahibidir.”