İnsanlar herhangi bir iş, amel yaparken, o yaptıkları işten, amelden kendilerine faydası dokunacak bir sonuç elde etmek isterler. Allahın razı olduğu imana uygun işler, eylemler, davranış ve kötülüğü düzeltmek, doğru dürüst olmak, özünde iyilik yapmak, amellerini barış ve sevgiye taşıyıp sevaba çevirmektir. SEVAP: Dini açıdan makbul sayılan davranışların ahretteki mükafatı karşılığıdır. Hayırlı bir davranış karşısında, tanrı tarafında verileceğine inanılan ödül, yapılan iyiliğin amelden sevaba çevrilmesidir. Sadece hayırlı ve helal işler ve amelleri yapanlar değil, Kuranı devre dışı bırakıp yolunu şaşıranlar bile, hayırsız ve haram işler yapanlarda, yaptıkları işlerin sonucundan kendilerine faydası dokunacak bir neticeye ulaşmayı umup isterler. Hepimizin bildiği gibi hırsızlık yapmak haramdır.
Ama hırsızlık yapan insanda hırsızlık yaparken kendisine fayda sağlayacak bir şeyi hayal edip, çaldığı maldan elde edeceği menfaati düşünmektir. Kumar oynamak, içki içmek, kul hakkı, kamu hakkı yemek, rüşvet alıp vermek gibi, bunlar için evini, tarlasını, arsasını, fabrikasını, dükkanını varını yoğunu satıp tüketenler olmuş ve olmaktadır. Bunları haram olmasına rağmen, insanlar kendilerine fayda sağlayacak sadece dünyevi menfaatleri hayal ederek biraz daha fazlasını alayım diye yaparlar, kanaat, şükür etmezler. Bir işi ameli yaparken o işten, amelden fayda beklemek yeterli değildir.
Yapılan iş, amel Allahın emrine göre mi yapılıyor, yoksa uydurulan hurafelere göre mi yapılıyor. yaptığımız ve yapacağımız işler Allah rızasına uygun olması, yani Allahın razı olduğu işleri amelleri yapıp ameli Saliha döndürmeliyiz. Her yapılana, her akla geleni, her önünüze konana, her sözün önünde sonunda, Allah, din, peygamber sözü geçen, ancak içi boşaltılmış hurafe ve uydurmalarla doldurulan ve şuursuzca yapılan amel ve işlere ameli Salih demiyor.
34/Sebe 37 “Ne mallarınız, ne çocuklarınız, sizi bizim huzurumuza yaklaştıran şeylerdir. Yalnız doğru iman edip, Salih amel işleyenler yaklaşır. İşte onlar için Salih amellerinin karşılığı mükafat ve cennet vardır.”
7/Araf 42 “Doğru inanıp, iyi ve Salih ameller işleyenlere gelince biz kişiye ancak gücünün yettiği yükü yükleriz. İşte onlar cennetliklerdir onlar cennette ebedi kalıcıdırlar.”
29/Ankebut 2 “İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılı verileceklerini mi sandılar.” Adımız Müslüman ya, ne yaparsak yapalım cennetliğiz zannediliyor.
82/İnfitar 19 “O gün hiçbir kimse başkası için bir şey amel, sevap, günah yapamaz. Ogün iş yalnız Allaha kalmıştır.” Kuranı devre dışı bırakıp, haşa Allah’ı unutmuş, gaflete dalmış, cahil kalmış yerine koyup, Allahın dinimi tamamladım emrini unutup, akıllarına gelenleri din diye uydurup koyanlara uymak, Kuranda Allahın koymadığı, çeşitli namaz çeşitlerini, kadir gecesi hariç, kandil gecelerini uydurmak sevap yerine insanları şirke sürükler. Müslüman’ım diyeceksin, Allahtan başkalarının sözlerini din kabul edeceksin sonrada cenneti garantiledim diyeceksin.
83/Mutaffifin 1-2-3 “İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara verirken ölçüp tarttıklarında ise eksik/noksan yapan hilekarlara yazıklar olsun.”
98/Beyyine 5 “Halbuki onlara ancak dini yalnız Allaha has kılarak ve hanifler olarak kulluk etmeleri, doğru namazı kılıp doğru zekatı vermeleri emir olunmuştur. İşte sağlam din de budur.”
AHLAK: İnsanın yaşam biçimine ruhuna yerleşen alışkanlıklardır. Akide, Ahlak her halükarda uyulması gerekli erdemli davranıştır. Allah, Kuranda şöyle buyuruyor.
33/Ahzab 21 “Ant olsun ki, Allahın Resulünde sizin için, Allaha ve ahret gününe kavuşmayı umanlar ve Allahın zikrinde/Kuranda güzel örnekler vardır.” 68/Kalem 4 “Sen en güzel ahlak üzeresin.” Bir rivayete göre Resulümüz, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”( Keşfül hafa 1/211) Başka bir rivayette ise Hz. Ayşe annemize sorarlar, Resulümüzün ahlakı nasıldı diye şöyle demiş, “Resulün ahlakı Kurandı.”
(Şerhüş-Şifa c 1/222) İslam ahlakı, Resul ahlakı, Kuranın ilkelerine, davranış kurallarına, ahlaki prensiplerine uymayı emreder. Ahlaki ölçüyü de sadece Allah belirler. Ahlakta ölçü, akıl, bilgi ve gerçek imanla elde edilir. Allah uyarıyor,
45/Casiye 18 “Sakın ha kendini bilmezlerin arzularına uyma.”
5/Maide 49 “Aralarında, Allahın indirdiği Kuran ile hükmet sakın onların arzularına uyma. Allahın indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarına dikkat et. Unutmayın ki, insanların çoğu yoldan çıkmıştır.” Allah kullarına ahlaksızlık yapın demez, yani zina, hırsızlık, kul hakkı, kamu hakkı yeme der, ama bunlar iyidir yapın demez. Cömert olun, iyilik yapın ve yarışın der, ama cimri olun, kötülük yapın demez. Onun için Allah, ahlaksızlıkta ilahi dileme/isteme yoktur ve yapmaz. Bir beşerin yaratılan kulun, din adına çağrı yapılamaz. Şöyle uyarır, 16/Nahl 125 “Sen Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğüt ile çağır.”
2/Bakara 150 “Sakın onlardan/insanlardan korkmayın, yalnız Allaha ve emri Kurana uyun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu/dini bulasınız.”
18/Kehf 28 “Kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimselere boyun eğme.”Allahın öğüdü Kuranı devre dışı bırakıp Kuranla yetinmeyenler
29/Ankebut 51 Kendilerine okunmakta olan kitabı Kuranı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için Kuranda rahmet ve ibret vardır.” Bazılarına, Allahın sorumlu tuttuğu, Kuran ve içindeki dini emirler yetmiyor, kendilerine Kurandaki açıklanan dinden haberi yok, anlamamış sonrada kendini kuran dışında tatbik edip doyurmak için din ediniyor. Edindiği dinin İslam’a ek yaptığından ve şirke düştüğünden haberi bile yok çünkü birileri yapın diyor onlarda yapıyor. Bu ve benzeri ayetler sanki uyarmamış,
4/Nisa 177 “Ey ehli kitap/kitap verilenler! Dininizde aşırılığa gitmeyin..”
5/Maide 77 “De ki: ey kitap ehli/kitap verilenler dininizde haksız yere haddi aşmayın. Daha önceden sapan, birçoklarını saptıran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluma uymayın.” Ahlak Kuranda yer aldığı için evrensel bir kuraldır. Onun için, iyiliğin kaynağında daima Allah, kötülüğün kaynağında ise hep yaratılmışlar vardır. Çünkü Allahın yaratmasında kötülük olmaz insanlar kötülüğe çevirirler. İmanda söz edilen yerde pazarlıktan söz edilemez, Allahın ahlakıyla ahlaklanmak, haşa insanın Allaha benzemesi değildir, emrine/hükmüne uymasıdır.
Kuran kendisini tek meşru din kaynağı olarak kabul eder. Ancak Tevrat, İncil gibi ilahi vahiylerin, tahrif ve tahrip edilmesini misal göstererek uyarı yapıyor. Ancak ortaya çıkan en büyük problemin bazı insanların, kendi yanlışlarını doğrulatmak için kutsal olana onaylatmak için, Peygamberimiz bunları söylemiş diye iddialarıdır. Allahın Resulü Allaha karşı söz ve din söyledi ve söyler diyenler, Kuranı devre dışı bırakanlar ve Kurandan haberleri olmayanlardır.