Kemal Yavuz

Elimizdeki Kur'an nedir?

Kemal Yavuz

Kur’an, kaynağı Allah, getireni Cebrail, tebliğ edeni Hz. Muhammed, muhatabı bütün insanlıktır. Kur’an çok okunan metin ve söz anlamındadır. Özellikle ben inanan bir Müslüman’ım diyenlere, sonra da doğru yolu bulup kurtulmak isteyen bütün insanlara, Kur’an kendini anlayarak, düşünerek, hissederek okumasını istiyor. Onun için kıraat bir sözün anlamını düşünerek, anlayarak ve hissederek okumaktır. Yani Allah adına al oku, yazılı vahyi görüp, alıp okurken çevrenizdeki yaratılmışlarla bağlantılı olarak, zamanınız ve şartlarınız içinde, düşünüp keşfedin, aklınızı ve zihninizi Kur’an vahyi ile dünya üzerinde olanları, gökyüzünde olanları bütünleştirerek anlayıp çözmeye çalışın. Çünkü Allah, mesajını, ayetini anlaşılmak ve hayatınızda da uygulayarak yaşayın diye göndermiştir. Kur’an’ı anlamak, hayatında yaşamak ve anlatmak her Müslüman’ın görevidir. Amacı insanları karanlıklardan aydınlığa çıkartmak olan Allah’ın bir belgesidir. İnsan bilmediği veya eksik bildiği bir şeyi hayatında doğru olarak yapıp yaşayamaz.

Aslında Kur’an, eşyayı birbirine yaklaştırarak aralarında ki bağı keşfedip, bilgi elde etmek, üretmek ve Kur’an kaynaklı bilgiyi çevreye iletip ulaştırmak için gelmiştir. Kur’an, kuraklığın ardından yağan rahmet olan yağmur gibidir, tabiat dediğimiz dünyaya canlılık verdiği gibi, ölü kalplere can verip insanı insan yapar.
Din adına neyin doğru, neyin yanlış, neyin yararlı, neyin zararlı, neyin tam, neyin eksik olduğunu Allah Kur’an’d a açıklar. Din adına yapılacak ibadet ve amellerin, tavır ve sözlerin Kur’ana uygun olması gerekir. Çünkü Kur’an Furkan ismiyle, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan, faydalıyı zararlıdan, karanlığı aydınlıktan, cahilliği bilgiden (bun gi.) ayıran, ölçen, tartıp ayar koyandır. Onun için Kur’an, sorumluluk yükleyip insanın akıl ve iradesini muhatap alan bir emir ve uyarıdır. Kur’an’ı gönderildiği amaç yönünde okuyup anlayarak hayata uygulayıp yaşamak zorunluluğu vardır.

Allah Kur’an’ı nasıl okunacağını yine Kur’an’da açıklıyor. Tilavet, kıraat ve tertil olarak açıklıyor. Tilavet, okumak arka arkaya dizmek, tekrar etmek, aktarmak, gereğini yapmak gibi anlamlara gelir. Tilavet dilin, kıraat aklın ve zihnin, tertil ise kalbin ve gönlün tat ve zevk alarak okumasıdır. 

Kur’an, insanı aydınlatamıyorsa, o zaman Kur’an anlayarak okunmuyor demektir. Kur’an’ın okunması demek anlaşılması demektir. 4/ Nisa 82.  ”Onlar Kur’an’ın manası üzerinde kafa yormuyorlar mı? derinliğine durup anlamıyorlar mı? ” Ayetteki “yetetebberunel Kur’ane” Kur’an’ın inceden inceye düşünülmesini istiyor ve anlamadan sadece telaffuz etmeyi okuma olarak kabul etmemiş oluyor demektir. İnsanlar Kur’anı okuyarak, insanın olayların ve eşyanın akıbeti üzerinde düşünüp, kendi gelecekleri için tedbir üretmiyorlar mı? diyor. Mehmet Akif bakın ne söylemiş bir bakâlim. Ya açar bakarız Nazmı Celilin yaprağına, Ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına, İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin, Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için. 

Kur’an dirilerin uyarılması için geldiğini söylüyor. 36/ Yasin 70. “Diri (hayatta) olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.” 7/ Araf 2. “Kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir zikirdir. Artık bu hususta kalbinde bir şüphe olmasın.” Ama işin garip tarafı Kur’ana mukaddes Mushaf muamelesi yapılarak, hayat kitabından, ölüler kitabı haline getirilmiştir. Kendisini okuyup anlamayı kurtuluş olarak tanıtan Kur’an, sonradan Kur’ana şerik (eş, paralel) edilen sünnet, Kur’anın demediğini demesi mümkün olmayan, Allah Resulüne iftira edilip, şu gerçeklik görmezlikten gelinmiştir. Esas sünnet Peygamberin ahlakının Kur’an ahlakı olması kuralı ne yazıktır ki unutulmuştur.

Ne yazıktır ki, Müslümanların çoğu, Kur’anı hakem kılma konusunda zayıf kalmışlardır. Allah Resulü, 42/ Şura 52. “İşte böylece sana da emrimizle Kur’anı vahiy ettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin….” Dini ve imanı Kur’andan öğrenen peygambere din koyuculuk yetkisini vermişlerdir. Hz. Resulün kendisinden sonrakilere “Size Kur’anı bırakıyorum, ona sarılırsanız doğru yolu bulursunuz, Kur’anı bırakırsanız sapıtırsınız.” (Müslim, Hac 147, no 1218) Resulün bıraktığı Kur’anda Allah, 5/ Maide 3. “…Dininizi kemale erdirdim tamamladım…” Yine 6/Enam 115. “Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. Allah’ın sözlerini değiştirecek kimse yoktur. Allah işiten ve bilendir.” buyuruyor. Allah’ın bu ayetlerine rağmen, anlaşılıyor ki, birileri dinin kemale sona erdirildiğine ikna olamamışlardır. 7/ Araf 3. “Rabbinizden size indirilene Kur’ana uyun. O’nun yanında başka evliyaların dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.”  

Yazarın Diğer Yazıları