6/ENAM 162. ‘De ki: Şüphesiz benim ibadetlerim (namazım, orucum, haccım, kurbanım yani bütün ibadetlerim) hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi olan Allah içindir.’ 22 / Hac 28. ‘…Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın ismini ansınlar, artık ondan hem kendiniz yiyin, hem de yoksula, fakire ve ihtiyaç sahiplerine de yedirin.’ 22 / Hac 34. ‘Biz, her ümmet için (kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah’ın adını ansınlar diye kurban kesmeyi gerekli kıldık…’ 22 / Hac 36. ‘Biz, büyük baş hayvanlardan da sizin için Allah’ın işaretlerinden kurban kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar ayakları üzerinde dururken üzerlerine Allah’ın ismini anarak kurban ediniz. Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık canı çıktığında onlardan hem kendiniz yiyin, hem de ihtiyacını gizleyen, gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte, bu hayvanları biz, şükredesiniz diye, sizin istifadenize verdik.’
22 / Hac 37. ‘Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır, fakat Allah’a sadece sizin takvanız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız diye Allah, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. Güzel davrananları müjdele.’ Bu ayetlerden anlaşılıyor ki, ibadetlerimizde bizi Allah rızasına ulaştıracak olan temel unsur, kalplerimizdeki riyasız olan takvadır, yani bu ibadetleri, gösterişten uzak olarak sırf Allah rızası için yapmamızdır.
İlahi dinler de, kurban, ne Allah ile birleşme, ne O’na yemek sunma, ne de O’nun öfkesini yatıştırma aracıdır. İlahi dinler de, kurban, her şeyin Allah’a ait olduğunun dini yönden, bir törenle açık yapılmasıdır. Dini bir hizmet yapılırken, bir yandan da yoksul gurupların yararlanması suretiyle, sosyal bir yardım kurumu olarak rol oynamaktadır. Kurbanlar kıbleye doğru yatırılarak kesilmelidir. Peygamberimiz ‘Boğazlamayı güzellik ve merhamet ölçüleri içinde yapınız’ buyurmuştur. Zamanımızda traktöre takılan calaskalarla kesim yapılıyor, fakat hayvanlara çok eziyet yapılıyor. Daha akılcı ve sistemli yapılabilir. Yani normal demirlerden muhafaza yapılıp hayvan içine girdirilip yatacak şekilde o muhafaza demiri yatırılabilecek şekilde bir sistem yapıla bilir, veya değişik bir sistem bulunabilir.
Adak kurbanı adayan birisi, şu işim olursa bir kurban keseceğim, bir horoz keseceğim, bir hindi keseceğim dese, bu insan illaki kurban olacak bir hayvan yani koyun, keçi, sığır, manda veya deve den birini tercih edip kesecektir. Horoz, hindi, tavuk, ördek, kaz gibi hayvanlardan kurban olmaz. Adak kurbanın dan kurbanı adayan kişinin kendisi, çocukları, anne ve babası, torunları, büyük anne ve büyük babası yani ebe ve dedesi o adak etinden yiyemezler, o fakirlerin hakkıdır, çünkü kendi isteği ile yapmıştır. Adak sırasında, şu işim şöyle olursa eşimle dostumla ve çocuklarımla yiyeceğim dese de yiyemez onu, o kurban fakirlerin hakkıdır. Kesilecek kurban tek kişi için bu hayvanlardan, koyun, keçi, için tek kişi, sığır ve manda için yedi kişiye kadar hisseli kesilir, durumuna göre sığır, manda ve deveyi tek kişide kesebilir.
Kurban kesmesi istenmeseydi Peygamberimiz böyle bir şey yapmazdı. Peygamberin sünneti, Allah’ı razı etmek için, Kur’an dan anladıklarını hayata tatbik etmesidir. Bu sünneti, vakitlerden evvel veya sonra kıldığı nafile namaz anlamındaki sünneti değildir. Kur’an’ı hayata geçirme sünnetidir. Defalarca dediğimiz gibi, tekrar edelim, Peygamberin uyulması gereken ve bizi bağlayan sünneti, Kur’an’ı anlayarak okuyup hayatına uygulaması, doğru namaz kılması, kul hakkı yememesi, kamu hakkı yememesi gibi, Kur’an da açıklanan helal ve harama uyulmasıdır esas sünneti budur, fakat çarpıtanlar, örfi bir durumu da vazgeçilmez saymışlardır, nafileleri de terk edilmez diyerek farzlaştırmışlardır, Bu doğru değildir.