4 / Nisa 101. ‘Yeryüzünde sefere çıktığınızda, kâfirlerin size kötülük etmelerinden korkarsanız, namazları kısaltmanızda size bir günah yoktur….’’ 4 / Nisa 102. ‘Sen de onların arasındayken kendilerine namaz kıldırdığın zaman, sadece bir kısmı silahlarını kuşanmış halde seninle namaza dursunlar. Onlar secdeye vardıklarında, diğerleri sizin ardınızda dursunlar. Sonra namazlarını kılmamış olan diğer gurup gelsin, seninle beraber namazı kılsınlar…..’ Normal zamanda dört rekâtlık namaz, sefer de ve savaşta yarıya indiriliyor. Buradan şöyle diyebiliriz, esas amaç Allah’a kulluktur, savaş ise amaç değil, amaca ulaşmak için araçtır. Yani amaç araca feda edilmemelidir. 4 / Nisa 103. ‘Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzere yatarken her zaman Allah’ı anın. Güvenlik içindeyken namazı tam ve doğru kılın. Çünkü namaz Müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.’
Bu ayetler, seferde yolculukta ve savaşta namazın nasıl kılınacağını ve namazın kısaltılacağını ayetteki tatbikle bize bilgi veriyor. Kur’an da namazın kılınışı yok diyenlerin kulakları çınlasın ve şöyle düşünmeye başlasınlar. Demek ki, namazın kılınışı Kur’an da varmış fakat bizi birileri kandırmış, bizde bu yalana teslim olmuşuz. Artık meselemi Kur’an’dan okuyup, anlayıp çözmeye çalışacağım, birilerine aklımı ipotek olarak vermeyeceğim demelidir. Buradan bir konuyu daha anlıyoruz. Yolcu olan kimse bu ruhsattan yararlanabilir. Namazın rekâtı ortaya çıkıyor, savaşta ve seferde yolculukta kınlan namaz iki rekâttır. Bazıları tek rekât ta diyorlar. Ama burada namaz kılan cemaati değil de, namazı kıldıran Peygamberimizi örnek almak zorundayız çünkü namazı kıldıran Peygamberin ayrı, ayrı iki guruba namaz kıldırdığı açık olarak ortada. Namaz kısaltıldığına göre namaz iki rekâttan fazla kılınıyormuş normal zamanda ki, kısaltılarak iki rekâta düşürülüyor. Namazın en büyük zikir olduğu, Allah’ı anmanın en mükemmel zikrin bu şekilde yapılacağı anlaşılıyor.
Aklı olan bir kimsenin namazı terk edemeyeceği, kazaya bırakılamayacağı ve kaza namazı var diyenlerin bu ayetlere çarpacakları ortadadır. Kur’anı ahlak edinen bir peygamberin on yıl devlet başkanı olarak, cemaatin önünde, gerek seferde ve savaşta, gerekse normal zamanlarda bu namazları rekâtlarıyla, Allah’ın, Cebrail vasıtasıyla öğrettiği şekilde kıldırdığı otaya çıkıyor. Çünkü bu uygulamada, Allah’tan herhangi bir uyarı ve ikaz almadığı belli, ya biz ayetlerin bazı anlamlarını iyice kavrayamamışızdır. Peygamber bunları Kur’an dışı vahiyle yapıyordu demek, 15 / Hicr 9. ‘Kur’anı kesinlikle Biz indirdik, elbette O’nu yine Biz koruyacağız.’ 5 / Maide 3. ‘…. Bu gün size dininizi ikmal ettim nimetimi dinimi tamamladım…..’ 6 / Enam 116. ‘Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır….’ Bu ayetleri görmezden gelmek, Allah’la ve ayetleriyle, ayaklaşmak demektir ki, bunun kimseye faydası olmaz zararı olur. Allah, elçisini, inananların ve yaşayanların ilki olmakla görevlendirmiştir. 42 / Şura 52 . ‘İşte böylece sana da emrimizle Kur’an’ı vahy ettik. SEN, KİTAP nedir, İMAN nedir bilmezdin….’ Peygamber de dini Kur’an dan öğreniyor ve Kur’ana dine bir kelime katamıyor. 69 / Hakka 44.’ Eğer peygamber Bizim dinimize bazı şeyler sözler katsa idi.’ 69 / Hakka 45. ‘Elbette o peygamberi kıskıvrak yakalardık. 69 / Hakka 46. ‘Sonra da O’nun can damarını kopartır yaşatmazdık. 69 / Hakka 47. ‘Hiç biriniz de buna mani olamazdınız.’ Peygamberimiz, normal zamanlarda farz namazları, sabah iki, öğle dört, ikindi dört, akşam üç, yatsı dört rekât olarak beş vakitte kıldırmıştır. Allah bu uygulamadan razı olmuş, Müslümanlar da peygamberinden bunu görerek hayatlarına uygulamışlar ve bu böyle devam etmektedir.