Kemal Yavuz

Peygamber Yarıştırmak

Kemal Yavuz

Kur’an’ın dikkat çektiği konulardan biri de peygamberleri yarıştırmaktır. "Nur-u Muhammedi" tasavvuru, yani "(Levla ke levlak lema halaktül-eflak) 'Sen olmasaydın, bu âlemi yaratmazdım.'" şeklindeki hadis-i kutsi olarak nakledilen bu ifadenin, Hz. Peygamber ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bu ifade, Hicri 12. yüzyılda, Miladi 18. yüzyılda yaşamış olan Acluni'nin (ölümü Hicri 1162) "Keşfü'l-Hafâ" adlı kitabında geçer.

Bu kaynak olarak kabul edilen kitapta, Sagani'nin bu rivayeti uydurma olarak nitelendirdiği ve hem Allah hem de Peygamber adına yalan söylendiği belirtilmiştir. Bu inancın kökeni Yahudi Kabalizmi'ne dayanır ve bu inancı ortaya atan kişi de Yahudi asıllı Kabul Ahbar’dır. "Nur-u Muhammedi" kavramının mucidi Kabul Ahbar’dır.

Kur’an’a göre Allah, göklerin ve yerin nurudur (24/Nur, 35). Ancak ne yazık ki, "Muhammed’in nuru her şeyin kendisinden yaratıldığı kaynaktır" anlayışı bazı çevrelerde kabul görmüştür. El Cili'nin "El İnsan" adlı eserinin 2. cildinin 30. sayfasında bu görüş savunulmuştur. Kur’an’a göre Allah, hükümranlık makamında oturur, kanun koyar ve varlıkları idare eder (10/Yunus, 3). Ancak El Cili’ye göre Hz. Peygamber, tüm yaratılmışlara hükmeden bir makamda bulunur (aynı eser, 2. cilt, 45). Kur’an’a göre Hz. Peygamber, yiyip içen, çarşılarda dolaşan bir beşerdir, yani insandır. Fakat bu yanlış anlayışa göre, Peygamber insan kılığına girmiş bir nurdur.

Bu konuda Kur’an dengeli bir yaklaşım sunar: (2/Bakara, 285) "Biz, peygamberler arasında ayrım yapmayız." Yine (2/Bakara, 253) "Allah, peygamberlerden kimine diğerlerinden üstün vasıflar vermiştir." Bakara Suresi'nde okuduğumuz (2/Bakara, 285) ayetinde, Allah, bir peygamberi mutlak anlamda diğerinden üstün tutmamıştır. Her peygamberin bazı hususlarda üstünlükleri olabilir; ancak bu, onları yarıştırmamız gerektiği anlamına gelmez. Peygamberleri yarıştırma alışkanlığı, Yahudilerden geçmiş bir hastalıktır. Yahudiler, Hz. Musa’nın Allah ile konuşan tek peygamber olduğunu iddia etmişlerdir. Hristiyanlar ise İsa Peygamber’in diğerlerinden üstün olduğunu savunurlar.

Aslında peygamber yarıştırması, Peygamberimiz zamanında da yapılmıştır. Bir Müslüman ile bir Yahudi tartışırken Müslüman, "Allah’ın âlemler içerisinden seçip üstün kıldığı kişi Muhammed’dir" der. Yahudi ise "Hayır, Allah Musa’yı seçmiştir" der. Bunun üzerine Müslüman, Yahudi’ye tokat atar. Yahudi, Peygamberimiz’e gidip olayı anlatır ve şikayet eder. Peygamberimiz de, "Beni Musa’dan üstün tutmayın" (Buhari, Husumat 1; Müslim, Fedail, 160) buyurur. Peygamberimiz, Müslümanların kalbinde bir tereddüt oluşmaması için "Ben, şüphe etmeye İbrahim’den daha müstahakım" (Buhari, Enbiya, 11) demiştir.

"Peygamberimiz, Yusuf gibi zindanda kalsaydım, sonra biri beni çağırsaydı kabul ederdim" diyerek, Hz. Yusuf’un nebilik şerefini korumuştur (Buhari, Enbiya, 19). Ayrıca Hz. Yunus’u korumak için, "Hiç kimse Yunus B. Metta’dan daha hayırlı olduğunu söyleyemez" demiştir (Buhari, Enbiya, 35). Asıl sünnet bu değil midir? Yani bu sünnet, sarık sarmaktan, sakal bırakmaktan, koku sürmekten daha mı aşağıdadır?

Resullerin hepsi, kurumsal peygamberlik açısından aynı değere sahiptir. Bu açıdan peygamberler arasında fark görmek doğru olmadığı gibi Allah’ı da rencide etmektir (4/Nisa, 152). "Allah’a ve peygamberlerine iman eden ve elçilerinden hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, Allah onlara bir gün mükâfatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir." Allah, Kur’an’da her resulün içinde yaşadığı toplumun diliyle vahiy alıp mesajı ilettiğini ve bunun da bir yaratılış kanunu olduğunu vurgulamaktadır (14/İbrahim, 4). "Allah’ın emirlerini insanlara iyice açıklasın diye her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Çünkü Allah, güç ve hikmet sahibidir."

Ayetlerden anlaşıldığı üzere, peygamberler tarafından kullanılmış olsa bile hiçbir dil kutsal ya da cennet dili değildir. Allah katında tüm diller aynıdır.

Allah, 6/Enam 83-86 ayetlerinde 18 peygamberin isimlerini sayarak, Peygamberimizin bu peygamberlerin yoluna uymasını emretmiştir (6/Enam, 90). "İşte o peygamberler, Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy." Bu kadar ayeti görmeyenler, Kur’an dışı görüşlerini meşrulaştırmak için Kur’an’a zıt olan düşüncelerin peşinden gitmekte ve bu sapkın görüşleri savunmaktadırlar. Ne yazık ki, bu tuzağa düşen Müslümanlar da vardır. Bu gerçekleri açıklamak, Peygamber’i küçültmek anlamına gelmez; bilakis Peygamber’i peygamberlik makamına uygun bir şekilde tanımak anlamına gelir. Çünkü Allah, Peygamberini bu şekilde yüceltmiştir. Bize düşen de Allah’ın emrine uymaktır. Diğer görüşler ise delil değil, yalnızca söylentiden ibarettir.

Yazarın Diğer Yazıları