Allah, Kur’an’da şeytanı Allah’ın düşmanı olarak değil de, insanın düşmanı olarak tanıtmaktadır. Şeytan ateist de değildir, şeytanın Allah dışında bir mabut ortaya koymak diye bir niyeti de yoktur. Onun için Âdeme secde etmeye karşı çıkmıştır. Ama insanı şaşırtarak, Allah’ın yanına- yöresine, yani Allah’a ulaşmak için aracılar, şefaatçiler yedek ilahlar koyan nankör bir varlık haline getirebilmektir. Şeytan yeni bir din kurup ilahlık ilan etmiyor, Allah’ın kurduğu dini yozlaştırıp tahrif ve tahrip ettiriyor. Allah, İbrahim peygamberle babası arasında geçen şu ayetle misal veriyor. 19 / Meryem 44. “Babacığım şeytana kulluk etme, çünkü şeytan çok merhametli olan Allah’a asi oldu.”
İbrahim Peygamberin babasının şeytana tapan birisi olmadığı kesin, o bir müşrikti yani Allah’a inanıyordu ve Allah’la aralarına bazı yedek ilahlar, aracılar, şefaatçiler, bunların yüzü suyu hürmetine, bunların hatırına bize yardım et diyorlardı. O günün yanlış şeytani sapıklığı ne yazık ki, bu gün aynı düşünce Müslüman’ım diyenler tarafından yapılmaktadır. Aradaki fark o zaman heykel yapılıyordu, bu gün yapılmıyor, fakat bu günde tarikat şeyhlerinin fotoğrafları ceplerinde, evlerinde, hatta okudukları Kur’an sayfası içinde taşınıyor. 6 /Enam 121. “…Gerçekten şeytanlar evliyalarına (dostlarına), sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer şeytanlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah’a şirk/ ortak koşmuş olursunuz.” Bu ayetle ve başka ayetlerle şeytana uymanın şirke düşüleceği de açıklanmaktadır. 16/ Nahl 99. “Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rabbine tevekkül edenler üzerinde şeytanın bir hâkimiyeti yoktur.” 16 / Nahl 100. “Şeytanın hâkimiyeti, ancak şeytanı sultan /dost edinenlere ve şeytanı Allah’a ortak koşanlaradır.”
Şeytan kendisini ilah edinenlere Kur’an’ın deyimiyle iş bittikten sonra, 14 / İbrahim 22. “Hesapları görülüp iş bitirilince, şeytan diyecek ki, şüphesiz Allah size gerçek olanı vaat etti, ben de size vaat ettim ama, ben size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu, ben sadece sizi İnkâra çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O zaman beni suçlamayın, kendinizi suçlayın, ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Daha önce ben, beni Allah’a ortak koşmanızı reddettim şüphesiz zâlimler için elem verici bir azap vardır.” 59/ Haşr 16. “Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir, çünkü şeytan insana İnkâr et der, insan İnkâr edince de, bensizden uzağım, çünkü ben alemlerin Rabbinden korkarım.”
Şeytancılık, Allah’ın, emri olan Kur’an’a sırt dönen bir din anlayışıdır, yani Rahmana aykırılığın dinleştirilmesidir. Halk dilinde ve anlayışında şeytancılık, sahte dinlerin/örf İslam’ı da dâhil din adı altında dayattıkları ikiyüzlülük, davarlaşma, ahmaklık, sahtekarlık, düzenbazlık, hileyi şercilik, pısırıklık, hak ihlali, sünepelik, dünyada rezil edip, hak edemeyecekleri, sahte ahret vaatleriyle avutma kalpazanlıkları ve namertliklere bilinçli ve bilinçsiz bulaşmaktır. Bu kötülüklere bulaşanlar cehenneme gönderilecekleri kendilerine açıklanınca Eyvah demeye bile fırsat bulamadan karanlığın içinde kıvranacaklardır. İşte susuz yüreklere, su diye tuzlu deniz suyu içirmek zorunda olanlar, bununla da yetinmeyip, yemeğini ye, suyunu iç, uslu, uslu otur sesini çıkartma sonra bunu da bulamazsın ha tehdidiyle korkutanların sözde din anlayışlarıdır.