Kemal Yavuz

Şirk Nasıl Koşulur-1

Kemal Yavuz

 Din dilinde şirk, Allah’a yalnız tek olan Rabbimize, yaratıcımıza zatında sayı olarak veyahut tasarrufunda yani yapacağı işlerde ortak tanımak veya bazı iş ve fiilleri icra ederken, Allah dışındaki bazı kişilerin veya nesnelerin rızasını Allah’a yaklaşmak için aracı konulmasıdır.

 Allah’ı İnkâr etmeden, hem Allah’a inanıp, gücünü, kuvvetini yapacağı tüm işleri Allah’a ait olduğunu bilip, ancak Allah’a ulaşmak ve yaklaşmak için, Allah’ın sıfatlarını ve fiillerini veli, evliya, yatır, şeyh, âlim, ulema, sultan, efendi ve bunun gibilerini Allah’ın sıfat ve fiillerini bunlarda da olduğunu kabul etmektir. Yani Allah’tan beklenmesi gereken affetmek, bağışlamak, bilmek, dinde tek yetki sahibi olmak, duaları yalnız Allaha yapılmasını, yalnız Allah’tan yardım dilenmesi gibi, Allah’a ait olan fiilleri başkalarından da beklemektir.

 Mesela bir şey yapılırken, bir amel, bir dini görev yapılırken, hemen birilerini araya koyarak yani, yatırların, türbelerin, şeyhlerin, velilerin, evliyaların türbelerine giderek oralarda Allah’a dua ederken, bunların yüzü suyu hürmetine, hatırına şu işimizi, şu duamızı kabul et denmiyor mu? Veya namazların sonunda, camilerde veya evlerimizde dua ederken, velilerin, evliyaların, yatırların, mübarek günlerin, ayların şunların bunların hürmetine, hatırına duamızı kabul et diye dua etmiyor muyuz. 

Tarih boyunca hemen hiç kimse Allah’a ortak koşacağım diyerek ortak koşmamıştır. Eğer açık, açık bunu yapsa idiler, birçokları bunun farkına varırlardı. Şu şekilde de şirk koşulmuş, Mekkeliler Melekleri Allah’ın kızları saymışlar, Yahudiler, Üzeyir’i, Hıristiyanlar da İsa (a.s.)ları Allah’ın oğlu yaparlarken Allah için ve Allah’a yaklaşmak için, onları yakınlık, aracı olarak inanıyorlardı. Emeviler ve Abbasiler dönemi, İslam anlayışı yozlaştırılmış hurafe bilgiler kitaplarda yer almıştır. Sebepleri sıffın savaşları ve İslam’dan öç alınması, Arapların örf adetlerini din diye aktarmaları, sıffın savaşlarında sahabelerin büyük bir kısmının ölmüş olmalarıdır. Onun için geriden gelenler İslam’ı Kur’andan değil, duyumlardan öğrenmişler ve yazmışlardır.

 Aynı olay Çanakkale savaşında da olmuş, okuma yazma bilenlerin şehit olup, okuma yazma azalmasının olduğu gibi. Güya Müslümanların hayatlarını garantiye alan birtakım kurtarıcıları oldukça fazladır. Yani, her yüzyılda geleceğine inanılan Mehdi, İsa (a.s.) geleceğine, üçler, yediler, kırklar, abdallar, kutuplar, veliler, şeyhler, keramet sahipleri seyyidler, Hızırlar ve sairler. Ama bu kurtarıcılar nedense bir türlü gelmiyorlar, oysa bu günlerde ne kadar ihtiyaç var. 

İnsanlar, bir olan Allah’a koşacakları ortakları her zaman bulmuşlardır. Geçmişte elleriyle yapıp diktiklerine tapanlar ve kulluk edenler, bugün elini eteğini öptüklerine tapıp kulluk ediyorlar. Bu taptıkları kişi ve nesnelerin sözlerini, Allah’ın sözlerinin önünde ve ondan üstte tutuyorlar. Genelde tasavvufçular, Allah böyle buyurmuş, Resul şöyle demiş demiyorlar, hemen hepsi birden falan şeyhimiz, filan Gavsımız böyle buyuruyor şu mübarek şöyle demiştir deniliyor. Falan şeyhimiz efendimiz rüyasında Allah’la görüşüp konuşmuştur veya Resulden şunu, şunu almıştır diye kitaplarından okuyor ve takipçilerinden duyuyorsunuz.    

Yazarın Diğer Yazıları