Zekâtta, iktisadi hayat şartlarının değişkenliği söz konusudur, zenginlik her zaman ve şartlara göre değişkenlik olacaktır. Değişmeyen zekât tır, değişen ise, zenginliğe konu olan, malın miktarıdır, yani bir yıl önceki zenginlik sayılan malın değeri, enflasyon olan bir yerde, bir yıl sonra değeri düşmüş olabiliyor. Mesela, Peygamberim iz yaşadığı dönem de, nisabı (zenginlik ölçüsü) yaşadığı coğrafya ve şartlara göre belirlemiştir. O günün şartlarına göre 40 koyun, 30 sığır, beş deve, bunlara denk olarak ta para, altın ve gümüşü şöyle zenginlik saymıştır. Altında 96 gram, gümüşte ise 640 gram zenginlik nisabı olarak saymıştır. Bunların o günkü değerleri hepsi bir birinin aynı değerindedir. Yani 640 gram gümüş, 30 sığır, beş deve, 40 koyun ve 96 gram altına eş değer de para yapıyor. Bu günkü şartlarda bunların arasında ki, dengeler çok ama çok bozulmuş ve gülünç duruma gelmiştir. Mesela bazı Arab ülkelerinde veya yoksul ülkeler de, bunlardan bazıları zenginlik sayılabilir, ama Türkiye, veya Avrupa ülkeleri, Amerika gibi yerlerde, bunların hiç bir değeri olmayabiliyor. İşte, değişken olan bu zenginlik nisabı her yaşanan zamanın idarecisi veya yetkilileri tarafından, o günün coğrafi ve geçim şartlarına göre ayarlanması gerekir bir konudur. Bu gün, Türkiye de, 5 deve, 40 koyun, 30 sığır, 96 gram alın ve 640 gram gümüşün değeri aynı değildir. Bir deve, misal 20, 30 bin lira iken, bir sığır 5 binle 20 bin arası, bir koyun 500 lira ile bin lira arası ama 640 gram gümüş en fazla bin ile üç, beş bin arası, 96 gram altınsa 9, ile 10 bin arasıdır, birbirleri arasında çok büyük farklar vardır.
Her sistemin yaşamak için, hem insan, hem de ekonomik güce ihtiyacı vardır. Bunlar yaşanan hayatın getirdiği zorunluluklardır. Bizi yaratan Allah bunları ezeli ilmiyle bildiği için, şartları ona göre koymuş ve gereğini insanlık olarak bize bırakmış, zamanın şartlarına göre ayarlayın buyurmuştur. O günün şartlarında bunların değeri eşit iken, bu gün dengeler bozulmuştur. Bunları yeniden düzenlemek, yaşadığı çağın insanlarına ve yetkililerine düşmektedir. Adı geçen malların ve ticarete konu olan gelirlerin, zekât verilecek nisabının yani zenginliğin hesaplanarak ortalama miktarın her sene için yeniden hesap edilerek belirlenip millete duyurulması gerekir.
Zekâtın dışında ki, verilecek sadakalar için, zenginlik şartı zaten yoktur. 2 / Bakara 267. ‘Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size verip çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilince, gözünüzü yummadan almayacağınız kötü mallardan, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki, Allah zengindir ve övgüye layıktır.’ 2 / Bakara 261. ‘Allah yolunda mallarını harcayanların durumu, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat, kat fazlasını verir. Allah’ın lütfü geniştir ve Allah her şeyi bilir.’ 2 / Bakara 262. ‘Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin de gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükafatları vardır. Onlar için, korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir.’
2 / Bakara 263. ‘Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, acelesi de yoktur.’ 2 / Bakara 264. ‘Ey iman edenler! Allah’a ve ahret gününe inanmadığı halde mallarını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkartmayın. Böylelerinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur yağıp o toprağı kaybetmiş ve topraksız bir kaya haline getirmiştir. Böyleleri kazandıklarından hiç bir şeye sahip olamayanlardır. Allah kâfirleri doğru yola iletmez.’ Bu ayetler, kişinin dünyada elde ettiği makam, mevki, zenginlik gibi değerlerin aslında hiç bir garantisinin olmayacağını insanlara hatırlatıyor.