SENİ HEP; ben daha çocukken hastalandığımda, kucağına alarak Fevzi Çakmak’tan Hastane Caddesi’ne kadar yürüyerek götürüp getirdiğini hatırlayacağım.
Hep zor günümde yanımda olduğunu, benim için elinden geleni yaptığını ve üzüldüğünü bilerek “hatıralarımda yaşatacağım.”
Yıllarca komşuluğunu gördük, amcalığını gördük, adamlığını gördük.
Yazılarınla büyüdük, fikirlerinle öğrendik.
Eğilmedin.
Bükülmedin.
Her zaman dik durdun.
Bu millet için, devlet için çalıştın.
Seni unutmayacağız.
Mekanın cennet olsun.
Eski Adliye’nin önünden geçerken pencere de artık seni göremeyecek olmak, tarifi imkânsız acıların en büyüğü olacak.
Umarım, bizde bir gün senin gibi Hakk’a yürüdükten sonra “Hoş Seda” ile anılırız.
Allah bilsin, kul bilse ne yazar bilmese ne yazar.
Vefatı’nın 5’nci senesinde gazeteci büyüğümüz Ali Ceran’ı rahmet, özlem ve dua ile anıyorum…
Allah hepsine rahmet etsin… (Amin)
Mahzuni’den -Var ve Nem Kaldı-
Bugün ben şahımı gördüm, bir elinde Zülfikar var.
Dane dane dökülüyor, dillerinde kehribar var.
Deli gönül yanlış gitme, gidip cananı incitme.
Bu yolda acele etme, acelede bin zarar var.
Mahzuni geçeyim dedim, ecelden içeydim dedim.
Dünyadan göçeyim dedim, sevdiğimden intizar var.
Kimine kahpelik kimine mertlik düşüyor
Dünya bu, yalan dünya. Bugün var yarın yok.
Ama buna rağmen insanoğlu işte çiğ süt emmiş…
Üç günlük dünya için, para için mal için mülk için makam için…
Satılan dünyalar satılan gelecek…
Kimine kahpelik kimine mertlik düşüyor.
Kimine zindan kimine meydan, kimine çöl kimine derya.
Kimine gül kimine diken, kimine yoksulluk kimine yolsuzluk…
Kimine yalancılık kimine gerçeklik düşüyor.
Dünya bu hem de yalan dünya…
Üç günlük dünya için, kimi karanlığa kimi aydınlığa koşuyor.
Kimi üç günlük dünyasını parayla pulla süslerken, kimi kuru soğan için namerde muhtaç düşüyor.
Kimi hak ve hukuk çiğneyerek sahtekarlık peşinde koşarken, kimileri zifiri karanlıkta bile gerçeğin peşinden yürüyor.
Dedik ya üç günlük dünyada kimilerine kahpelik düşüyor.
(ALİ CERAN)