Metin Kösedağ

28 Şubat'tan 15 Temmuz'a

Metin Kösedağ

GOOGLE’a “28 Şubat” diye yazdığınızda karşınıza bu çıkıyor: 28 Şubat süreci Necmettin Erbakan’ın Başbakan,Tansu Çiller’in Dışişleri Bakanı olduğu 28 Şubat 1997’de olağanüstü toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı, ordu ve bürokrasi merkezli süreç. 28 Şubat 1997’deki MGK kararları hükümete bildirildi. Kararda, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB’e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı, deniliyordu.
 
Bu kararlar sonucunda Refahyol hükümeti istifa etti. Daha sonra ise Refah Partisi temelli kapatıldı.
 
28 Şubat’ta kendini saklayan FETÖCÜ’ler 15 Temmuz’u yaptı
 
Aslında 28 Şubat süreci darbenin en alasıydı. Zaten tüm darbelerin temeline bakıldığında ana hedefinin milletin manevi dinamikleri olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. En önemlisi de darbeler milletin İslami yaşantısını batı yaşantısına dönüştürmek için yapılmış olmasıdır.
 
60 ihtilaliyle birlikte askeriyede kalan darbecilerin 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı ve 27 Nisan’ı yaptığını görüyoruz.
 
28 Şubat sürecinde bu yapılanmada değişiklikler oldu. Bu dönemde askeriyeden tekrardan ayıklamalar başlandı. Silahlı kuvvetlerdeki inançlı insanlar bir bir ihraç edilmeye başlandı. Askeriyede başlayan irticalar FETÖ’cüleri ortaya çıktı. 28 Şubat sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nce alınan irtica kararları kapsamında askeriyeden uzaklaşmak istemeyen FETÖ’cüler kendilerini kamufle etti. 
 
O zaman kendini saklayan FETÖ’cüler 15 Temmuz darbe girişimini yaptı.
 
Türkiye eline fırsat geçirenlerin akşamdan sabaha darbe yaptıkları, hükümetlerin kolaylıkla ve sık sık alaşağı edildiği, siyasi geleneği ve kurumları gelişmemiş bir muz cumhuriyeti değil. Ancak ortalama 10 yılda bir uğradığı askeri müdahale veya darbelerle dünya ülkeleri arasında hatırı sayılır bir yere sahip. Bu nedenle Türkiye, dünya coğrafyasında sahip oldukları şartlar nedeniyle darbeye maruz kalma riski taşıyan ülkelerin risk derecelerinin renklerle belirlendiği ve en yüksek riskin koyu kırmızı ile işaret edildiği endekste turuncu renkle üçüncü derecede riskli ülkeler grubunda yer alıyor. Türkiye özelinde ve genel olarak dünyada darbeleri büyük ölçüde açıklayan ve darbe nedenlerini ortaya koyan belli başlı değişkenler var: Ülkelerde otoriter siyaset kültürünün varlığı, otokratik bir geçmişe sahip olma, demokratik kurumların ve demokrasi kültürünün yeterince gelişmemiş olması, darbeci bir zihniyetin gelişimi için elverişli kültür iklimini ve darbelerin altyapısını oluşturuyor. Darbeci zihniyete karşı halkın tek vücut olduğu bir dönemde ideolojik karşıtlıklar, mezhep çatışması gibi toplumsal ihtilafları kışkırtmak isteyenlere karşı dikkatli olunmalıdır.
 
GÜNÜN SÖZÜ
Edep nedir diye sorarsan,
bil ki edep; her edepsizin
edepsizliğine katlanmaktır. Mevlana
 

Yazarın Diğer Yazıları