PANDEMİ bizden bir çok şeyi aldı götürdü.
En çok da insanlığımızı bitirdi.
Öyle ki pandeminin yaşandığı son iki yılda “yalnız ölümlerin” sayısını hatırlamaz olduk.
Öyle ki, evlatların annelerini, babalarını hastane köşelerine terkedip, günlerce arayıp sormamalarından tutun da, aylarca evlerinde hapis kalanların durumunu gözardı etmelerine kadar.
Hepsi bizim günümüz toplumunda yaşandı ve yaşanıyor, maalesef.
Öyle ki, pandeminin ilk dönemlerini hatırlayın.
Koronavirüse yakalananların nasıl hastane acillerine terkedildiğini gördük.
Öyle ki o hasta, o yaşlı bir bardak su istese oradaki sağlık görevlisinin insafına kalmış.
Allah’tan o kötü süreçte sağlık çalışanları iyi bir sınav verdi. Halâ da aynı sınavı veriyorlar.
Ama; sorunlar da yok değil.
Hastayı aşağılayan mı, iten kakanı mı, hepsi var maalesef.
Oysa ki biz toplum olarak “yaşayan tarihlerimiz” dediğimiz yaşlılarımızı başımızın üstünde taşırız.
Genel kanı bu.
Ancak özellikle pandemi sürecinde ne yazık ki bu sınavı veremedik.
Yukarıda da belirttiğim gibi virüse yakalanan yaşlı hastalarımızı başta olmak üzere canımız, cireğirimiz dediklerimizi hastane köşelerine atıp, “sırf bana bişi olmasın...” düşüncesi ile arkamıza bakmadan kaçar olduk.
Biz böyle bir toplum değildik.
Gözü budağından esirgemeyen, sözüm ona hiç bir şeyden korkmayan bir toplumduk.
Öyle ya, bir kere ölümden çok korktuğumuz ortaya çıktı.
Hele hele bilimin dahi üstesinden gelemediği koronavirüs bizim bir çok açığımızı da ortaya çıkarmış oldu.
Bunlardan en önemlisi de “bencilliğimizi...”. “Bana bişi olmasın, kime ne olursa olsun...” diyen bir toplum olduk.
Oysa ki inanan insanlar ölümün hak olduğunu bilirler.
Silkelenip kendimize gelmeliyiz.
Annemize, babamıza sahip çıkalım, onları yalnız bırakmayalım.
Bu “yalnız ölümler” bu topluma gerçekten yakışmıyor.
Sözüm ona; hastalıktan, hastalardan kaçanlara; en fazla ölürsünüz.
.... Al-i İmran Suresi, 185. Ayet-i Kerime; “Her canlı ölümü tadacaktır...”
Amellerinizin karşılığı ise, ancak kıyamet günü size tam olarak verilecektir.