Kayseri’ye kar yağmış! Sokaklar bembeyaz, ağaçların dalları ise karın zarif ağırlığını taşıyordu. İçimde tatlı bir heyecan, kocaman bir neşe belirdi. Hani, tam da çocukken hissettiğim gibi… Eskiden kar yağışı demek, bir umutla “Acaba okullar tatil olur mu?” diye beklemekti. O haber geldiğinde sevinçle dışarı çıkıp kardan adam yapmak, kartopu oynamak, düşüp kalkarken kahkahalara boğulmak demekti.
Şimdi çocuklar o eski neşemizi devralmış gibi. Sokakta karın tadını çıkaran çocukların seslerini duydukça içim kıpır kıpır oldu. Kimisi kendi boyunda kardan adam yapmaya çalışıyor, kimisi kartopu savaşı için takım kurmuş, kimisi ise buz gibi kaygan yolda düşmeyi eğlenceye çevirmiş. Onları izlerken sanki zamanda geri gittim. Kar, sadece dışarıyı değil, insanın içini de bembeyaz yapıyor.
Ama kar sadece çocukları mutlu etmiyor. Yetişkinler için kar biraz mücadele demek. Isınma savaşları, yakıt paraları, kar lastikleri gibi bir sürü ek masraf anlamına geliyor. Yine de uzun bir aradan sonra yağan karın bir araya getirdiği güzellikleri gözden kaçırmamak gerek. Mesela bugün yolda birinin arabası kaydı, hemen birkaç kişi koşup yardıma geldi. Bir başkası, kaldırımda düşmek üzere olan yaşlı birine el uzattı. Kar, insanlar arasındaki o görünmez bağı da daha belirgin hale getiriyor. Kar gibi zor gibi görünen şeyler, aslında hepimizi daha sabırlı ve belki biraz daha insan yapıyor.
Beyaza bürünmüş bu şehrin sokaklarında yürürken fark ettim ki karın güzelliği sadece dışarıda değil, içimizde de bir şeyleri uyandırıyor. O saf neşe, biraz çocuksu heyecan ve geçmişten gelen güzel hatıralar… Evet, kış soğuk, kar zahmetli, ama tüm bunlara rağmen o beyaz örtü, hayatımıza kısa da olsa bir mutluluk katmayı başarıyor.