Bugün Kayseri sokaklarında alışılmışın dışında bir kalabalık vardı. Bu kez ne bir miting, ne de bir protesto için… Sandık başındaydılar. Sabahın erken saatlerinden itibaren her yaştan, her kesimden insan oy kullanmak için yola çıktı. CHP'nin cumhurbaşkanı adayını belirlemek üzere yaptığı ön seçim çağrısı Kayseri’de ciddi bir karşılık buldu.
Kolay bir şey değil aslında… “Benim oyumla ne değişecek ki?” hissini kırmak, sandığa inancı yeniden canlandırmak. Ama belli ki insanlar bu çağrıda sadece bir aday değil, bir değer aradılar: katılım. Demokrasiye katılım, hukuka inanç, sesini duyurabilme imkânı…
CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in sandık başında vatandaşlara teşekkür etmesi de önemli bir detaydı. Bu seçim sonuçlarından önce, sürecin kendisini kıymetli bulduğunu gösteriyordu. Çünkü mesele, sadece kimin kazanacağı değil, nasıl kazanılacağıydı.
Bu tablo bize şunu söylüyor: İnsanlar artık edilgen bir kalabalık olmak istemiyor. Onlar, karar alma süreçlerine dâhil olmak, fikrini koymak istiyor. Türkiye'de uzun süredir özlenen bir şey bu. Demokrasi dediğimiz şey sadece 5 yılda bir gidilen sandıktan ibaret değil. Sözünü her fırsatta söyleyebildiğin, yönetime ortak olabildiğin bir rejim.
Hukuk mu? O da işin temeli. Çünkü bir ülkede sandık varsa ama hukuk yoksa, demokrasi sadece vitrinden ibarettir. Ve insanlar bunu biliyor artık. İşte bu yüzden bu katılım, sadece bir partiye oy verme meselesi değil; bir sistem arayışının, bir gelecek inşasının işareti.
Bugün Kayseri, sessiz ama güçlü bir mesaj verdi. Bu şehrin insanı sandığa sadece oy değil, umudunu da attı.
Ve belki de en önemlisi: Bu kez oy sadece bir tercih değil, bir itiraz, bir sahiplenişti.
