Şenay Sarıaslan

Geriye Gidişin Karanlık Yüzü: 21. Yüzyılda Kültürel Çöküş

Şenay Sarıaslan

21. yüzyılın başlarında, internetin hayatımıza girmesiyle birlikte, bilimsel gelişmeler ve kültürel zenginleşmenin altın çağını yaşayacağımızı düşünüyordum. Ancak içinde bulunduğumuz çağda, giderek daha az medeni, daha bencil ve daha yozlaşmış bir toplumun parçası olduğumuzu görmek beni derinden sarsıyor. Bilim ve kültür konuşmamız, nezaketin hayatımızın bir normali haline gelmesi gerekirken, her geçen gün daha geriye gidiyor olmamız bir tek bana mı anormal geliyor? İleriye gitmemiz gerekirken, neden bu kadar geriye gidiyoruz?

Sosyal, maddi ve ahlaki değerlerimizin erozyona uğradığını, her geçen gün daha da yozlaştığımızı gözlemliyorum. İnsanların birbirine saygı ve hoşgörü göstermesi gerekirken, aksine bencillik ve empati yoksunluğu toplumun her köşesine sinmiş durumda. Bu noktada, kendime şu soruyu sormaktan kaçamıyorum: "Ben de bu yozlaşmanın bir parçası mıyım, yoksa hâlâ direnenlerden miyim?"

21. yüzyılda, bilgiye ulaşmak artık birkaç saniyelik bir iş. Ancak bu kolaylık, maalesef beraberinde büyük bir tehlikeyi de getirdi. Bilgiye erişimin bu kadar hızlı olması, insanların kültürel anlamda derinleşmesini değil, aksine yüzeyselleşmesini beraberinde getirdi. Netflix, Instagram gibi platformlar, insanların kendilerini geliştirmesi için kullanılabilecekken, yanlış ve ölçüsüz kullanımları kültürel bir çöküşe yol açtı. 

Kültürel aktivite gibi görünen bu platformlar, aslında kitleleri sadece tüketime odaklı, anlık hazlar peşinde koşan bireyler haline getiriyor. İnsanlar, ekranlara gömülü bir şekilde, birbiriyle gerçek anlamda iletişim kurmaktan uzaklaşıyor. Sosyal medyanın sunduğu bu suni dünya, gerçek hayattan kopuşu hızlandırırken, bireyler arasındaki empati ve anlayış da azalıyor. Bu durumun sonuçlarını sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal yapımızda da net bir şekilde gözlemleyebiliyoruz.

Kendi adıma, bu yozlaşma karşısında direnmeye çalışıyorum. Gerçek kültürel ve ahlaki değerlere sahip çıkmaya, toplum içinde nezaketi ve saygıyı yeniden tesis etmeye çalışıyorum. Fakat bu, büyük bir çaba gerektiriyor ve zaman zaman umutsuzluğa kapıldığımı itiraf etmeliyim.

Sonuç olarak, çağımızın teknolojik ilerlemeleriyle birlikte, kültürel ve ahlaki anlamda da ileriye gitmemiz gerektiğine inanıyorum. Ancak maalesef ki, birçok kişi bu hızlı değişimden olumsuz etkileniyor ve bu da toplumsal değerlerimizin zayıflamasına yol açıyor. Direnmek ve bu yozlaşmaya karşı durmak, her birimizin üzerine düşen bir görev. Çünkü toplumun temelini oluşturan değerlerimizi kaybedersek, geleceğimizi de kaybederiz.
 

Yazarın Diğer Yazıları