Ülkemiz zor zamanlardan geçiyor. Bir yanda savaş, diğer yanda her gün içimizi sızlatan haberler; çocuk cinayetleri, kadın ölümleri, adaletsizliklerle dolu bir hukuk sistemi... Narin cinayeti araştırılsın önergesine karşı çıkan siyasiler, adaletin tesisi için mücadele edenleri derinden yaralıyor. Geleceğe dair umutlarını yitirmiş gençler, hayattan bezmiş insanlar… Suç işleyip kısa sürede serbest kalanlar ya da hiç ceza almayanlar… Görünürde her şey karamsar bir tablo çiziyor.
Sokağa çıkıp insanlarla konuştuğunuzda veya gözlemlediğinizde bu durumu gözler önüne seren birçok davranışı anında fark ediyorsunuz. “Bu şartlar altında nasıl pozitif kalabiliriz ki?” diyenlerin sayısı o kadar çok ki… Her geçen gün artan endişe ve karamsarlık, toplumu derinden sarsıyor.
Ancak bu noktada bir tercih yapmamız gerekiyor, ya bizi çevreleyen bu olumsuzluklara boyun eğip, kendi içimize kapanacağız ya da elimizden gelenin en iyisini yaparak, çözüm odaklı bir yaklaşım benimseyeceğiz.
Endişe Yerine Bilgi ve Stratejiyi Seçiyoruz!
Sık sık dile getirilen bir gerçek var, endişe, bireyi daha iyi bir noktaya taşımayan aksine daha kötü bir duygu durumu yaşamasına sebep olan zihinsel bir oyun. Endişe, sorunlarınızın üzerine bir yük daha ekler. Oysaki bilgi ile donanmış bir zihin, stratejik hamlelerle kaygılardan kurtulabilir. Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunların hiçbiri çözülmez değil. Çözüm üretmek için önce bir adım geri çekilmeli ve soğukkanlı düşünmeniz gerekiyor. Herhangi bir sorunla karşılaştığınızda yapmanız gereken ilk şey, durumu objektif bir şekilde analiz etmek ve hangi adımları atabileceğinizi belirlemek olmalı.
Bu, hayatımızın her alanında olduğu gibi bireysel ya da toplumsal meselelerde de geçerli. Hangi alanda olursa olsun, çözüm odaklı bir yaklaşım benimsediğinizde ve karşılaştığınız sorunları çözdükçe kendinizi daha güçlü hissedersiniz. Çünkü çözüm odaklılık, her zaman pozitif bir yaşamın anahtarıdır.
Her Sorunun Bir Çözümü Vardır
Hayatta ne sorunlar ne de dertler biter. Hayattaki asıl mesele bu sorunları nasıl ele aldığınızdır. Eğer yalnızca şikâyet etmekle yetinirsek, sorunlar bizi boğmaya devam edecektir. Ama her şeyin bir çözümü olduğuna inanır, sorunların üzerine bilgi ve strateji ile gidersek, hem bireysel hem de toplumsal olarak kazanırız.
Böylesine zorlu bir dönemde dahi pozitif kalmak mümkün mü? Evet, mümkün. Eğer endişe ve kaygıları bir kenara bırakıp, elinizden gelenin en iyisini yaparak, olaylara çözüm odaklı yaklaşırsanız, sadece kendi hayatınızda değil, çevrenizde de bir fark yaratabilirsiniz. Bu zor günlerde en büyük rehberimiz, bilgi ve stratejik düşünme olmalı.
Unutmayın, zor zamanlar da geçer. Önemli olan, bu süreçte nasıl bir tutum sergilediğimizdir.