Mısır’da gezmeye devam ederken rotamı, kendine özgü bir güzelliğe sahip olan ve Mısır'ın diğer noktalarından oldukça farklı bir atmosfere sahip Şarm El-Şeyh’e çevirdim. Şarm’a adım attığım an, buranın 'güvenli bir bölge' olarak konumlandırıldığını hemen hissediyorsunuz. Şehir, turistler için özenle tasarlanmış; zengin yaşam tarzını her köşesinde hissettiren lüks oteller, şık restoranlar ve alabildiğine temiz sahil şeritleriyle çevrili. Şarm El-Şeyh, adeta Mısır’ın diğer bölgelerinden ayrılmış, kendine has kuralları olan bir dünya.
Burada yerel halkın serbestçe dolaşması mümkün değil; çalışanlar bile bu bölgeye girebilmek için özel izin belgeleriyle kontrollü geçiş yapıyor. Bu durum, Şarm’ın çelişkilerini derinlemesine hissettiriyor. Bir yanda ihtişamlı oteller, yurt dışından gelen varlıklı turistler ve dolup taşan beach club’lar; diğer yanda ise bu lüks yaşamın hemen dışında duran yerel halk. Şarm, ülkenin geri kalanından kopmuş gibi görünse de, aslında bu zenginliği, Mısır’ın emekçi halkının sağladığı bir turizm hizmetine dayanıyor.
Şarm El-Şeyh’in güzellikleri bununla sınırlı değil tabii ki. Özellikle Kızıldeniz’in muhteşem dünyasına dalmak, tarif edilemez bir deneyim sunuyor. Dalgıç kıyafetimi giyip Kızıldeniz’in berrak sularına daldığımda, kendimi adeta bir doğa harikasının ortasında buldum. Renk renk mercan resifleri, çeşit çeşit tropik balıklar ve sessiz sakin bir deniz altı dünyası, Mısır’ın tarihi kadar görkemli bir güzelliği ortaya koyuyor. Su altındaki her an, bambaşka bir aleme açılan kapılardan geçmek gibi; adeta zamanda yolculuk yapıyor gibi hissettim.
Şarm El-Şeyh’in sadece kıyılarında değil, çevresinde de keşfedilecek çok şey var. White Island, yani Beyaz Ada, Kızıldeniz’in ortasında adeta bir inci gibi parlayan bir güzellik. Tekneyle adaya yaklaştıkça, suların mavi ve yeşil tonları beni mest etti. Ada, bembeyaz kumsalı ve sakin doğasıyla sanki gerçek dünyadan uzak, huzur dolu bir vahaya dönüşüyor. Bu adada yürürken ayaklarımın altında incecik kumları hissetmek, çevremdeki berrak suyun tatlı serinliği, sanki bir masalın içindeymişim gibi hissettirdi. White Island, Şarm El-Şeyh’e gelen herkes için gerçek anlamda büyüleyici bir mola noktası.
Ancak bu görkemli güzelliklerin arasında Şarm El-Şeyh, Mısır'ın geri kalanıyla arasındaki uçurumu da hatırlatıyor. Her şeyin özenle korunduğu, yüksek güvenlikli bu bölge, çoğu Mısırlı için erişilmez durumda. Şarm’ın hem Mısır’a ait hem de ondan bağımsız bir yapıya sahip olması, bu bölgenin ziyaretçiler için nasıl şekillendiğini gösteriyor. Bu zenginlik, ihtişam ve güvenlik içinde dolanırken, bir yandan da Mısır’ın diğer yüzü hep aklımda.
Mısır’da seyahat etmek, ziyaretçilere bir tatilden ötesini sunuyor; sizi derin düşüncelere sürükleyen, çelişkileriyle düşündüren, yüzleştiren ve her anıyla kendine hayran bırakan bir ülke burası. Kızıldeniz’in altında keşfettiğim o rengarenk dünya, White Island’ın huzurlu manzarası, Şarm El-Şeyh’in ihtişamı… Her biri, Mısır’ın karmaşık ama bir o kadar da büyüleyici yüzünü gözler önüne seriyor. Bu topraklarda attığım her adım, insanlık tarihinin izlerini taşıyor ama modern dünyanın gerilimlerini de hissettiriyor.
Mısır, en çok geçmişe ama bugüne dair de çok şey anlatan bir gizemli ülke; her biri ayrı bir hikaye barındıran gezileriyle, zihnimde derin izler bırakarak dönüşü tamamladım..
Sanırım beni büyüleyen ve düşündüren ülke ile ilgili üçüncü yazımı da yazacağım. Sizler ne dersiniz, devamı gelsin mi?