10 Kasım... Her yıl saat 9'u 5 geçe saygıyla eğiliyoruz. Hepimizin içi buruk, hepimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anmak için duruyoruz, susuyoruz, gözlerimizde o yasın ve minnettarlığın izini taşıyoruz. Ancak saatler geçip de gün akmaya başladığında, çoğu insan için bu yas anı yalnızca "paylaşılması gereken" bir görüntü, "olmazsa olmaz" bir story, yerine getirilmesi gereken bir "görev" gibi geliyor. Hatta günün devamında, o sabah yaptıkları paylaşımlar neredeyse sanki yapılması gereken yapılmış ve günlük hayat devam etmeli gibi bir hale bürünüyor. İşte burada içimde bir burukluk, bir ikiyüzlülük hissi doğuyor.
Bana göre, Atatürk'ü anmak lafla, birkaç saniyelik fotoğraflarla, duygusal anlar yakalamak için yapılan paylaşımlarla geçiştirilecek bir şey değil. 10 Kasım, sadece bir sosyal medya zorunluluğu değil, kalpten gelen, içten yaşanan, saygıyla dolu bir yas günüdür. Bu günü gerçekten hisseden, özümseyen insanlar, sırf paylaşım yapmış olmak için değil, Atatürk'ün mirasına ve ideallerine olan bağlılıklarını, sessiz ama derin bir saygıyla yaşar.
Sabah, saat tam 9'u 5 geçe çekilen bir fotoğrafın veya birkaç hikaye paylaşımının gün içinde atılan günlük hayat kesitleriyle unutulması, sırf “görev yerine getirilmiş” havası vermek, sanki Atatürk’ü anmakla ilgili sadece gösterişli paylaşımlar yapmak gibi geliyor. Bu tür bir anma, sadece göstermelik bir performans mı, yoksa gerçekten içimizden gelen bir saygı duruşu mu? İşte bu soru beni her yıl 10 Kasım'da rahatsız ediyor.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hayatını bir milletin bağımsızlığına, modernleşmesine, özgürlüğüne ve ilme adamış bir liderdi. Onun bıraktığı miras, ona duyduğumuz sevgi ve saygı, birkaç dakikalık bir story paylaşımıyla sınırlanamaz. Onu anlamak ve anmak, yalnızca bir gün ya da bir an değil; yılın her gününe yayılan bir bilinç, bir şuur ve bir minnettarlık gerektirir.
10 Kasım, birkaç saat sonra unutulacak bir formaliteden ibaret değildir. Bu gün, derin bir yasın, içten bir minnettarlığın ve millet olarak bir araya gelişimizin sembolüdür. Onu ve eserlerini yalnızca bir paylaşım yaparak değil, hayatımızın her alanına taşıyarak, onu gerçekten anlayarak anmalıyız.
Günün bir anlık paylaşım değil, Atatürk'ün fikirlerine bağlılıkla yaşanması gerektiğini düşünerek ve hissettiğim bu ikiyüzlülüğe karşı bir sitemle yazıyorum. Atatürk’e olan saygımız, günlük hayatımızın içinde, her gün verdiğimiz kararlarda ve gösterdiğimiz duruşlarda gizlidir.