İnsan insana düğüm değil, çözüm olmalı. Birbirine yokuş değil, yol; yük değil, yoldaş; dert değil, derman olmalı. Oysa günümüz dünyası ne kadar da uzak bu değerlerden, değil mi? Herkes mutsuz, herkes güvensiz, bir de herkesin geçmişe özlemi her geçen gün artıyor. Düşününce, bunların hepsi kendi ellerimizle yarattığımız çıkmazlar... İnsan kendini hep akıllı zanneder, ama ne acıdır ki çoğu zaman kendini kandırır. Vicdanlar suskun, gözler kör; hâliyle mutsuzluk kaçınılmaz oluyor.
Bu hafta Amerika seçimleri yine gündemi meşgul etti. Eski başkan Donald Trump’ın yeniden aday olarak sahneye çıkışı, dünyanın yeni düzenine dair birçok soruyu yeniden gündeme getirdi. Benim bakış açımdansa Trump’ın kazandığı dönemlerde de, kaybettiği dönemlerde de dünya bir kaosun eşiğindeydi! Peki, bu karmaşanın ardında ne var?
Dünyanın dört bir yanındaki halkların yaşadığı ortak bir gerçek var aslında: güven bunalımı. Ekonomiye girmeyeceğim, o bir yönetimsel sıkıntı ama ben günümüzün sorunu gibi algılanan, aslında kendi yarattığımız düzenden bahsedeceğim. Güvenden! İnsanlar siyasetten umudu kesmiş, birbirine güvenini yitirmiş. Sosyal medya platformları, sürekli tetikte olmamızı sağlayan haberler ve etrafımızdaki adaletsizlikler yüzünden artık geçmişin daha huzurlu olduğunu düşünür haldeyiz. Geçmişin "iyi" olduğunu sanıyoruz, çünkü bugünün sorunlarından kaçabileceğimiz bir zaman dilimi olarak hatırlıyoruz. Ancak geçmişe özlem duymak yerine, bugünü daha anlamlı ve yaşanabilir kılmak için çabalasak, her şey daha güzel olabilir, en azından hayatına dokunduğumuz kişiler için.
Hayatta her şeyden önce, insan insana iyi gelmeli diye düşünüyorum. Yol göstermeli, destek olmalı, vicdanlı davranmalı. Aslında bugün özlediğimiz şeylerin çoğu basit insani değerler; güven, dürüstlük, merhamet. Bu değerler olmadan ne politik bir lider ne de bir toplumsal düzen bize istediklerimizi verebilir. Kim kazanırsa kazansın, dünya yeniden şekillense bile özde bir şeyi değiştirmedikçe aynı mutsuzluk döngüsünde kalacağız. İnsanın, insana iyi gelmediği bir dünya…
Velhasıl, insan insanın hem çözümü hem de en büyük sorunudur. Mutsuzluklar, güvensizlikler, geçmişe özlem duyulan günler... Eğer insan insana iyi gelmeyecekse, belki de hiç gelmemeli :)