Şenay Sarıaslan

Mesele İnsan Kalabilmek!

Şenay Sarıaslan

İnsan olmak gerçekten zor. Ama insan kalabilmek... İşte o daha da zor. Güvenmek, sevmek, bağlanmak, her geçen yıl biraz daha güçleşiyor. Eskiden bu kavramlar sanki daha basitti, daha ulaşılabilirdi. Ama şimdi, içinde bulunduğumuz çağın etkisiyle mi, yoksa yaş aldıkça edindiğimiz tecrübelerle mi bilmiyorum, insanlar sanki manevi ve beşeri anlamda daha çürük hale geliyor. Güvenmek bile bir lüks haline gelmiş durumda. 

Hayatın sunduğu tecrübeler, her şeyin aslında göründüğü gibi olmadığını gösteriyor. Bir yandan yaş aldıkça gerçeklerle yüzleşiyoruz, hayatın o pürüzsüz yüzeyinin altında saklanan çatlakları daha net görmeye başlıyoruz. Ama bu tecrübeler, aslında bir yük mü yoksa bir kalkan mı? Buna hala karar veremedim. Çünkü öğrendikçe daha da temkinli oluyor, belki de daha fazla incinmekten korkar hale geliyoruz.

Ben hala insanların içindeki iyiliğe inanmak istiyorum. Onları kendim gibi sanıyorum; safça, hemen kanıyorum ve herkesin doğru söylediğine inanıyorum. Ama her seferinde hayal kırıklığı sil baştan yeniden yükleniyor. Bu döngüyü kıramıyorum. 

Bu noktada kendime şu soruyu soruyorum: İnsanlara güvenmeyi bırakırsam, herkesi aynı kefeye koymuş olmaz mıyım? Bu, insanlara haksızlık etmek değil mi? Belki de bu yüzden güvenmeyi bırakamıyorum. Çünkü insanlara güvenmek, onlara bir şans vermek, insan olmanın temel taşlarından biri değil mi?

Sezen Aksu’nun sözlerini biraz değiştirip şöyle harmanlıyorum, "ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem, unutamam acı tatlı ne varsa hikayemdir, acının insana kattığı değeri bilirim, acıdan geçmeyen insan biraz eksiktir." Bu sözler, benim için büyük anlam taşıyor. Acının, yaşadıklarımızın, hayal kırıklıklarımızın bizi şekillendirdiğini, bizi biz yapan şeylerin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Belki de insan kalmanın yolu, bu acıları kabullenmekten ve onlardan ders çıkarmaktan geçiyor.

Ama bu süreç her zaman kolay olmuyor. Acılarla başa çıkmak, onları kabullenmek ve ders almak, bir anlık bir karar değil, bir yaşam mücadelesi. Kendimle her gün savaşıyorum; güvenmek mi, güvenmemek mi, bağlanmak mı, mesafeli durmak mı? Ama sonunda, hep aynı yere varıyorum. İnsanlara güvenmeden, sevmeden, bağlanmadan yaşamın ne anlamı var? 

Bu yüzden her şeye rağmen güvenmeyi seçiyorum. Bu beni hayal kırıklığına uğratsa bile, belki de insan olmanın ve insan kalmanın tek yolu bu.

Peki, sizde durumlar nasıl? Bu döngüden çıkabilenler var mı? Yoksa hepimiz aynı hikâyenin farklı versiyonlarını mı yaşıyoruz?
 

Yorumlar 1
Engin Özbalkan 12 Eylül 2024 11:05

Evet Senay hanim eskiden mahalle kültürü dogru yanlis ayip edep vardi , yanlis yapana annesi komsusu mahalleli karsi cikardi, kocasi karisini dövdü diye kahveye alinmaz, büyükler köseye cekerdi, cevrenin tepkisizligi herseyin normallestirilmesi gibi diger yazinizda cok güzel deginmisiniz, onzaman yasasin insanlik ve insan kalanlar????

Yazarın Diğer Yazıları