Albert Einstein’ın şu sözünü duymayan yoktur: “İki şey sonsuzdur: evren ve insanın aptallığı ve evrenden emin değilim.” Bu sözün üzerine düşündüğümüzde, insanın hatalarını ve sorumsuzluğunu daha iyi anlıyoruz. Ne yazık ki günümüzde bu aptallık ve kendini bilmezlik, saygısızlıkla iç içe geçmiş durumda. Bu da maalesef insanlarla kurduğumuz ilişkileri ve kendi davranışlarımızı sorgulamamıza neden oluyor.
Empati kurmak, naif olmak ve kibar davranmak… Bunlar hepimizin hayatında önem verdiği erdemlerdir. Ancak çevremize baktığımızda, bu erdemler artık sanki zayıflık gibi görülmeye başlandı. Özellikle bizim toplumumuzda, saygısızlık gösteren, haddini bilmeyen insanların sayısı arttıkça, nezaketli insanlar sanki ezilmeye mahkûm ediliyor. Hâl böyle olunca, kendimizi şu sorularla boğuşurken buluyoruz: "Ben neden böyle davranıyorum? Nezaketle karşılık vermek yerine, onlar gibi kaba olsaydım daha mı az incinirdim?"
Ülkemizde okumak, düşünmek, üslup sahibi olmak neredeyse bir vicdan azabı sebebine dönüştü. Bilgiyle, etikle, sağduyuyla hareket eden insanlar, cahillikle ve özensizlikle karşı karşıya geldiklerinde, ister istemez içsel bir çatışma yaşıyorlar. Çünkü empatinin ve nezaketin değeri bilinmiyor, hatta küçümseniyor. Bir noktada, insanlar karşılarındaki hadsizliğe tahammül edemeyip, aynı üslubu benimsemek zorunda kalıyorlar. Ama bu da ruhumuzda bir iz bırakıyor ve bizi huzursuz ediyor.
Peki, ne yapmalı? Zor bir soru, çünkü kendimizi korumakla erdemlerimizden ödün vermemek arasında bir denge kurmak hiç de kolay değil. Kendi değerlerimize sadık kalmak istesek de, çevremizdeki insanların sınır tanımazlığı bizi o değerlerden uzaklaştırıyor. Yine de, nezaket ve empatiyi kaybetmemek belki de en büyük meydan okumadır. Zira kendini bilmezlere haddini bildirmek onları değiştirmez, ancak bizlerin ruhunu kirletir.
Kendi nezaketimizi ve erdemlerimizi korumak, belki de toplumda fark yaratmak için atacağımız ilk adımdır. Her ne kadar zor olsa da, insanın kendine saygısını yitirmeden, karşısındaki insana haddini bildirebilmesi, büyük bir beceri ve bilgelik gerektirir. Ve belki de toplumun en büyük eksikliği budur, bilgece davranabilmek. Ama şunu unutmamalıyız ki, biz ne kadar etrafımızdaki insanların kaba ve haddini bilmez davranışlarıyla karşılaşsak da, içimizdeki nezaket ve empatiyi kaybetmemek bize ruhsal bir zafer kazandırır.
Einstein’ın da dediği gibi, evrenin sınırlarını bilemeyiz ama insanın aptallığı sınırsızdır. Yine de bizim aptallığa verilecek en güzel yanıtımız, nezaketimizi ve değerlerimizi koruyarak, hayatımızı o sınırları zorlamadan sürdürebilmek olmalıdır. Sizce?