Sağlık Bakanlığı'nın hangi akla hizmetle böyle bir pankart hazırlattığına mı? Sivassporlu futbolcuların bunu eline alıp sahaya çıkmasına mı? Spor kulübü yönetiminin bunu hiç sorgulamadan kabul etmesine mi? Yoksa tüm bunları sanki kadınların iyiliği için yapılmış gibi pazarlayan o çarpık anlayışa mı? Hangisine yanarsın?
Doğum gibi mahrem, doğrudan kadını ilgilendiren bir konuda, erkek futbolcuların ellerine tutuşturulmuş bir kamu spotu pankartı... Sahaya çıkarılmış ama aslında kadınların hayatına indirilmeye çalışılmış bir baskı. "Doğal olan normal doğumdur" cümlesiyle, yine kadınlara ne yapmaları gerektiği hatırlatılmış. Hem de topluca, hem de kalabalık bir er meydanında, hem de alkışlarla.
Peki, soralım o zaman: Doğum üzerine bu kadar sözü olanlar, doğum sonrası depresyon yaşayan kadınlar için ne yapıyor? Kadın doğurmak istemediğinde, ona yönelen toplumsal baskıya karşı ne söylüyor? Kadınlar sağlık sisteminde hak ettikleri değeri görebiliyor mu da şimdi herkes doğum şekline karışıyor?
Bu, sadece bir kamu spotu değil. Bu, yıllardır bitmek bilmeyen bir zihniyetin sahaya sürülmüş yeni formasıdır. Kadını kendi bedeni üzerinde bile yetkisiz sayan, ne zaman, nasıl anne olacağına karar vermeye kalkan bir anlayıştır.
Madem bu bir mesaj, neden kadınların olduğu bir alanda verilmiyor? Madem doğum teşviki, neden daha çağdaş, daha dikkat çekici yöntemlerle yapılmıyor? Çünkü bu bir teşvik değil; alttan alta yürütülen bir dayatma. Çünkü mesele sağlık değil; kontrol.
Kadınlar bireydir beyler! Ne yapacağını, ne zaman yapacağını bilir. Bedenine, hayatına, kararlarına sahip çıkar. Kadını anne olmaya mecbur bırakmaya çalışmak, onu birey olarak değil, sadece bir işlev olarak görmek demektir. Ve evet, bu çok tehlikeli bir yoldur.
Ünlü isimlerin, kadın hak savunucularının, sağlıkçılarının tepkisi boşuna değil. “O zaman siz doğurun” diye bağıran kadınların isyanı boşuna değil. Çünkü biz kadınlar yıllardır bu tür sembolik dayatmalarla mücadele ediyoruz. Bugün pankart, yarın başka bir araçla...
Ve ne yazık ki hâlâ, bu ülkenin bazı köşelerinde kadınları ya doğurtmaya ya da susturmaya çalışan bir akıl dolaşıyor.
Ama biz buradayız. Susturulmaya değil, konuşmaya; yönlendirmeye değil, karar vermeye; doğurmaya zorlanmaya değil, yaşadığımız hayatı kendimizce kurmaya devam edeceğiz.
Kadınız. Varız. Ve bu ülkenin geleceğine sadece çocuk doğurarak değil, düşünerek, direnerek ve değiştirerek de katkı sunarız.
