Yerli Harry Potter 'Torosların Cinleri'
Kayseri'nin ödüllü ve tanınan Yazarı Abdullah Ayata, çıkardığı 9 kitap ile edebiyat dünyasına katkıda bulunmaya devam ederken, edebiyat ve eserlerine dair sorularımızı da yanıtladı.
Yazar Ayata yeni çıkan 'Muhbir Mehmet’ romanı ve ‘Torosların Cinleri’ adlı fantastik roman ile ses getirmeye hazırlanıyor. Yazar Ayata, yerli ve kendi kültürümüzün çocuklarımızda yerleşmesi gerektiği fikrini savunurken, fantastik roman alanında çocukları zararlı olan ve kaynağını Yunan Mitolojisi kahramanlarından alan Harry Potter romanı yerine kendi yazdığı ve kendi kültürümüzden olan fantastik roman ‘Torosların Cinleri’ ile bu gibi kitapların okunmasının yararlı olacağı görüşünü ileri sürdü.
SAYIN AYATA KAÇ YILDIR YAZIYORSUNUZ?
2004 yılından bu yana yani 12 yıldır yazıyorum. Torosların Cinleri adlı fantastik roman benim ilk yazmaya başladığım roman ancak daha yeni çıktı. Ben yazmayı çok seviyorum. Tabi okumayı da. Lise ve Yüksekokul zamanlarımdan beri çok okuyan bir insandım. Okumak benim için bir iş değil. Okumak benim en güzel hobim ve yazmak da öyle.
SİZİ YAZMAYA İTEN ŞEY NEYDİ?
Dediğim gibi ben çok okuyan biriyim. Bir süre sonra artık okuduğunuz şeyler sizde bir kıpırtı oluşturur. Artık yazmanız gerektiğini, okuduğunuz şeylerin yazıldığı gibi bir okuyucu olarak siz de okunan şeyler ortaya koymak ihtiyacı hissedersiniz. Ben bir kitabı 30-40 günde yazarım mesela. Ancak tabi bunun bir alt yapısı, geçmişi vardır. Bir kitabı 40 günde yazarım ama onun 40 yıllık bir birikimi vardır bende. Zaten ben Yüksekokul okurken de mahalli dergilerde yazılarım yayınlanıyordu. Ben o günden beri toplumda konuşulmayan, çözüm bekleyen konuları eserlerimde işlemek istiyordum. Nitekim öyle de oldu. Bugün 9 tane eserim yayımlandı ve 4 ‘ü de basıma hazır. Bu eserlerimde hep toplumda konuşulmayan, çözüm bekleyen konular ile milli manevi değerlerimiz açısından önemli olan konulara yer verdim. Mesela Torosların Cinleri adlı fantastik romanımda çocukların hayal güçlerini geliştirecek ve onların zihinlerinde zarara neden olmayacak unsurlar bulunurken, milli manevi değerlerimize de değindim. Hatta işlediğim olaylar arasında çocuklara çevre bilincinin de kazandırılmasını istedim ve buna yönelik olayları da konu edindim. Bu romanlarda maddi pek kazancım olmazken aslında emeklerimizin manevi karşılığını alıyoruz. Bu da bizi memnun ediyor. Mesela son çıkan romanlarım olan Muhbir Mehmet ile Torosların Cinleri’ni okullarımıza ücretsiz dağıtıyorum. Çocuklarımızın hayal güçlerini doğru ve zararsız bir şekilde geliştirmek istiyorum. Diğer taraftan ben her eserimde gerçeklerden besleniyorum. Yani yazdığım romanlar, eserler hep gerçek olaylardan alınmıştır, onlardan esinlenilerek romanlaştırılmıştır. Bu yönüyle de yaşamın içinden eserler vücuda getiriyorum aslında yaşamdan kopuk eserler değil.
KAÇ ESERİNİZ VAR, EN BEĞENDİĞİNİZ HANGİSİ VE NEDEN?
Benim şu an yayımlanmış 9 eserim var. Bunlar Erciyes’in Gölgesine Sığmayanlar, Anılarda Son Ermeni, Kartallar Kafese Sığmaz, Horkut, Keşke O Deli Ben Olsaydım, Küçük Dağların Gölgeleri, Unutulan Hoşgörü Kasabası Tomarza, Muhbir Mehmet, Torosların Cinleri’dir. Yayımlanacak olarak hazırda bekleyenler ise; Bohçadaki Sırlar, Surlardan Sızan Aşk, Düş Önüme Yalnızlığım Yolumuz Uzun ve Tanrılara Kafa Tutan Adam olmak üzere 4 adettir. Bir tane de yazıyorum. Artvin muhacirleri ile ilgili bir roman bu da. En beğendiğim eser konusunda ise net bir şey söyleyemem. Yani şu eserim en sevdiğim diyemem. Çünkü bir yazarın en azından benim için eser çocuk gibidir. İnsan çocukları arasından seçim yapamaz. Bu pek mümkün değildir. Bana göre hepsi güzel değerli, yararlı ve emek harcanmış eserler. Birini birinden ayıramam. Ancak halk tarafından ise Son Ermeni adlı romanın çok beğenildi. 7. Baskısını yaptı. Bu roman konusunda da film düşüncemiz, film yapma planımız var. Şu an Özel Uluhan Kültür Merkezi Tiyatrosu tarafından tiyatrosu sahnelendi ve Türkiye’de gösterime girdi. Filmini de yapmak istiyoruz. Aynı şekilde gerçek bir olaydan yola çıkılarak yazılmış olan ve bir Türk kızı ile Ermeni gencin aşkını anlatan Muhbir Mehmet de aslında film yapılmaya aday bir eser bence. Bu eser sözde Ermeni soykırımının asılsız olduğunu da bildiriyor. Türk insanının hoşgörüsünü anlatıyor.
SON OLARAK ESERLERİNİZ VE EDEBİYAT HAKKINDA NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Ben eserlerimde toplumda ters giden olaylara kendimce çözüm üretiyorum. Toplumda konuşulmayan, çözüm bekleyen konular ile milli manevi değerlerimiz açısından önemli olan konulara yer vermeye çalışıyorum. Birleştirici olmayı istiyor ve bu doğrultuda konulara değiniyorum. Bu ülke bize emanet atalarımızdan diyorum ve nasıl zorluklarla kazanılıp bize verildiğini göstermeye gayret ediyorum. Milletimize ve ülkemize sahip çıkalım diyorum. Eserlerimde akıcılığa ve yerel seviyedeki kültür unsurlarına önem veriyorum. Gerçekten beslenen eserlerimde benim felsefem; ‘okuyan kişi eğer kendini romanın kahramanının yerine koyabiliyorsa bu eser olmuştur’ şeklindedir.
Yazar Abdullah Ayata Kimdir?
Yazar Ayata, 1958 Kayseri-Tomarza'da doğdu. Kaybolmaya yüz tutmuş geleneklerimiz konulu makaleleri lise yıllarında bazı dergi ve gazetelerde yazdı. Milli, manevi, kültürel değerlerimizi korumak, bu konulardaki eksiklik ve aksaklıklara çözüm sunmak amaçlı şimdiye kadar fazla işlenmemiş konularda kurgu öykü ve romanlar yazmaya devam etmektedir. 2005 yılında Aydınlar Ocağı Kayseri şubesi ‘Yılın Kültür Adamı’, 2006 da Türkiye Yazarlar Birliği ‘Yılın Romancısı’ ödülüne layık görüldü. ORHUN KAAN AKBAŞ