Yıldırım: 'Dünyanın iyiliği için Türkiye'
Başbakan Binali Yıldırım, Başbakanlık Dolmabahçe Ofisi'nde sanatçılarla bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada 'Dünyanın iyiliği için Türkiye' ifadelerinde bulundu.
İnsanların, geçmişe dönüp baktıklarında her dönemi en çok sanatçıların eserleriyle hatırladığını ifade eden Yıldırım, "Bu salona baktığım zaman, çocukluk ve gençlik yıllarımda hafızamda yer etmiş sanatçıların sayısı artık azınlığa düşmüş. Bunları da görünce yaşlandığımızı artık gizleyemiyoruz. Bir yandan torunlar, bir yandan bizim kuşak sanatçılar, bizim de artık son kerteye geldiğimiz gösteriyor." dedi.
Tarihin daha çok zaferlerle, savaşlarla, anlaşmalarla, ihtilallerle anıldığını ama bir de gündelik hayatın, duyguların, düşüncelerin tarihi olduğunu belirten Yıldırım, o tarihin de şarkılarla, türkülerle, sinema filmleriyle, edebiyatla, resimle, güzel sanatlarla, geleneksel değerlerle yaşadığını söyledi.
O tarihi de sanatçıların yazdığını dile getiren Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
"İnsana dair duyguları, düşünceleri, yaşadıklarımızdan kalan izleri sizler eserlerinizle adeta zamana nakşediyorsunuz. Bu, hepimiz için böyle. Bu toplumun bir parçası olan her insanımız için böyle. Bunun en güzel örneklerinden biri de cuma günü kaybettiğimiz değerli sanatçımız Halit Akçatepe'dir. Kendisine bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, ailesine başsağlığı diliyorum. Bugün aramızda olmayan bütün değerli sanatçılarımızı rahmetle yad ediyorum. Geçmişi şöyle bir düşündüğümüzde bu sanatçılarımızın eserleriyle, bize unutulmaz hatıralar bıraktığını görürüz. Rahmetli Halit Akçatepe ve çeşitli zamanlarda aramızdan ayrılan diğer sanatçılarımız hafızamızda, kalbimizde şüphesiz yaşamaya devam edecek. Onlar, baki kalan bu gök kubbede kendi hoş sedalarını bırakarak ebediyete göç ettiler. Ömrü boyunca hiç karşılaşmadığı insanların gönüllerinde unutulmaz hatıra bırakmak, bir insan için en büyük mutluluktur. Sizler, millet için toplum için ülkemiz için çok değerlisiniz. Bu ülkenin Başbakanlık sorumluluğunu yüklenmiş bir kardeşiniz olarak burada bu gerçeği bahsetmekten büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Bugün sizlerle bir arada olmaktan, aynı mekanı, aynı iklimi paylaşmaktan da büyük şeref duyuyorum."
"5 BİN ESERİN ONARIMINI GERÇEKLEŞTİRDİK"
Başbakan Yıldırım, 15 yıl boyunca Türkiye'nin her alanında standartlarını yükseltecek, itibarını içeride ve dışarıda artıracak birçok işe, projeye, hizmete imza attıklarını ve atmaya devam ettiklerini kaydetti.
Türkiye'nin sahip olduğu kültürel mirası, estetik değerleri ve medeniyet birikimini koruyarak güçlenmesini, hayati derecede önemsediklerini belirten Yıldırım, "Hükümet olarak bizim kalkınma vizyonumuz hiçbir zaman ekonomiyle sınırlı olmadı. Türkiye'nin gücüne, medeniyet birikimine uygun olarak, kültür ve sanat alanındaki kalkınma da aynı derecede önemliydi. Ekonomik kalkınmasını, beşeri ve kültürel kalkınmayla bütünleştirmeyen ülkelerin gücünü devam ettirme şansları yoktur. Hükümet olarak her zaman sanat ve sanatçının yanında olacağımızı bir kez daha ifade etmek isterim. İktidarımız boyunca kültür ve sanat etkinliklerine ayrı bir önem verdik. Gerek yurt içi faaliyetlerde gerekse yurt dışında birçok projeyi destekledik. Ecdattan bize miras kalan eserlerin ihya edilmesi çalışmalarına hız kesmeden devam ediyoruz. Bugüne kadar Türkiye ve Osmanlı coğrafyasında kültürel mirasımız olan 5 bin eserin onarımını gerçekleştirdik." diye konuştu.
Son 7 yıl içinde, 41 farklı ülkede Yunus Emre kültür merkezleri kurduklarını ve o ülkelerde 100 bin kişinin Türkçe öğrenmesini sağladıklarını anlatan Yıldırım, "2002'de ülkemizde sadece 42 adet olan kültür merkezini de 110'a çıkardık. Müze sayısı 93'ten 220'ye çıktı. Kültürel etkinlikler yapan kuruluşlara desteğimiz sürüyor. Özel tiyatroların gelişmesine ayrı önem atfediyoruz. Bu kapsamda 2002'de sadece 59 tiyatro varken, bu sayı bugün 216'ya çıktı. 2002'de özel tiyatrolara verilen destek, sadece 850 bin lira bir yılda. Bu rakam bugün, 5 milyonu aşmış durumda. Sahne sayımız 23'ten 65'e çıktı. Aynı şekilde tiyatro, opera, bale alanlarında temsil ve seyirci sayılarında da önemli yükselişler gördük." ifadelerini kullandı.
"TÜRK SİNEMASINA REKOR DÜZEYDE DESTEK SAĞLANDI"
Başbakan Yıldırım, Türk sinemasına Cumhuriyet tarihinde rekor düzeyde destek sağlandığına değinerek, "Verilen destekleri 15 yıl içinde tam 35 kat artırdık. 1990-2002 yılları arasında Türk sinemasına verilen destek bugünkü parayla sadece 18 milyon lirayken, 2002-2016 arasında 640 milyon destek sağladık." dedi.
Desteklerle birlikte vizyona giren film, izleyici sayılarında da önemli artışlar olduğunu aktaran Yıldırım, şunları kaydetti:
"Örnek vermek gerekirse 2002'de sinema izleyicimiz sadece 23 milyondu. Bugün 59 milyon. Neye rağmen? Artık sinemalar insanların ellerinde, cep telefonlarında, bilgisayarlarında, seyahatte, işte, her yerde bu filmlere, her türlü görsele ulaşmak mümkün. Buna rağmen sinema kültürünün yaşatılması için azami gayret gösteriyoruz. Aynı şekilde 2002'de vizyona giren yerli film sayısı sadece 9. Kocaman bir yılda sadece 9 yerli film çekilmiş. 2016'da bu sayı 135'e ulaşmış. Yerli film izleyici sayısı 2 milyondan 31 milyona çıkmış. Kültür Bakanlığı rakamları. İtirazınız varsa ona, memnuniyetiniz varsa bana.
Sadece bu rakamlar bile aslında nereden nereye geldiğimizi göstermektedir. Ama ne yazık ki bazen ülkemizde faydasız tartışmalar birçok alanda yaptığımız bu çalışmaları, bu önemli gelişmeleri gölgelemeye devam ediyor. Gençdes Projesiyle, gençlerimizin kültürel sanat faaliyetlerine katılımını hedefliyoruz. Proje kapsamında 2016'da 50 milyon kaynak ayırdık, kullandık. Bu yıl da 54 milyon aynı amaç için kaynak ayırdık. Geçtiğimiz ay 3. Milli Kültür Şurası gerçekleşti. Bugün aramızda şurada bizimle beraber olan değerli isimler de var. Şurada birbirinden değerli birçok ismin bütün sanat dalları ve faaliyet alanlarıyla ilgili görüşlerini, taleplerini, tavsiyelerini aldık. Bir yol haritası belirledik. Gelecek 3 yıl içinde bu kararlar, peyderpey hayata geçecek. Aynı zamanda şurada güzel de bir söylem ortaya çıktı. Dünyanın iyiliği için Türkiye."
Yıldırım, kalpleri, dünyanın iyiliği, güzelliği, Türkiye'nin daha güzel yarınlara ulaşması için atan seçkin bir toplulukla beraber olduklarını söyledi.
Başbakan Yıldırım, "Keşke daha güzel haberler duyabilseydik. Bu sabah Suriye'de, İdlib'te yaşanan insanlık dışı vahşet, maalesef hepimizi derinden şok etti. Bir rejimin başındaki adam, kimyasal gazları çocukların, kadınların üzerine göndermekten zerre kadar maalesef endişe etmedi. O çocukların cansız bedenleri gözünüzün önüne geldiğinde, gözleri açık size gülümseyen o masum yüzlerinin, onun hesabını bu insanlık veremez. Ümit ederim ki Birleşmiş Milletler, bu konuyu ciddiyetle ele alır ve Suriye'deki bütün kimyasal silahların imha edilmesi yönünde önemli bir adım atar. Bunu yapanlara da gereken cezayı insanlık adına verir. Bu konuda zayıf da olsa ümidimizi muhafaza ediyoruz." diye konuştu.
"İNSANLIĞIN ÖLMEDİĞİNİ BÜTÜN DÜNYAYA GÖSTERDİK"
Türkiye'nin başından beri Suriye'de yaşanan felaketten, masum, korunmasız insanların en az etkilenmesi, en az zarar görmesi için büyük fedakarlık gösterdiğini dile getiren Yıldırım, "3 milyondan fazla, canını kurtarmak için toprağından, yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kalan çaresiz insana kucak açtık. Ekmeğimizi, soframızı, evimizi paylaştık. Bu bize yakışan bir şeydi. Biz, bize yakışanı yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü bizim geçmişimizde, inancımızda, geleneklerimizde bu var. İnsanlığın ölmediğini, hala insanlığın yaşadığını bütün dünyaya gösterdik." ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, bölgede her gün tahminleri altüst edecek değişiklikler yaşandığını, bu değişikliklerin hiç de yürek ferahlatıcı, iç açıcı değişiklikler olmadığını dile getirdi.
Suriye'yi konuşurken, Irak'ta, Kerkük'te bir oldubitti ile karşı karşıya gelindiğine işaret eden Yıldırım, şunları kaydetti:
"Kerkük'ün geleneksel tarihi yapısını değiştirecek ve oradaki Türkmenleri, Arapları yok sayarak, fiili durum yapılarak, buranın Kuzey Irak Kürt Yönetimine dahil edilmesi, Türkiye açısından asla kabul edilebilir bir şey değildir. Tarihi bağları itibarıyla, Türkmen yurdu olan Kerkük'ün bir oldubitti ile elde edilmesi ve oradaki Türkmenlerin, Arapların yok sayılması, bölgede yeni karışıklıkların, yeni ihtilafların bir anlamda kıvılcımını oluşturmaktadır. Türkiye olarak bu konudaki hassasiyetimizi, Irak'ın bölünmez bütünlüğü çerçevesindeki görüşümüzü net olarak ortaya koyduk. Bu oldubittiye asla rıza göstermeyeceğimizi ilgili taraflara ilettik."
Yıldırım, siyasetçilerin ülke meselelerine, dünya olaylarına, insanlığın yaşadığı sorunlara büyük ölçüde siyaset cephesinden, gözlüğünden baktığını belirtti.
Başbakan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şüphesiz ki bu gerekli. Bunu birilerinin hakkını vererek yapması lazım. Bu olmazsa sorunların çözümü olmaz. İhtiyaçlar karşılanmaz, devlet çarkları dönmez. Ancak insanların ihtiyaçları, siyasetçilerin çare bulacağı şeylerle sınırlı değil. İnsanların, toplumların elbette ki biz siyasetçilerin zihinsel ve duygusal zenginleşmeye de ihtiyacı var. Bu olmayınca işte Suriye'dekiler oluyor, Irak'takiler oluyor ve dünyanın birçok yerinde yaşanan vahşetleri görüyoruz. İnsan kalbi katılaşınca, insanlık değerleri ortadan kalkınca her şey normal olmaya başlıyor. Bu da sanatın ve kültürün önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Sizlerin, bize, bizimle birlikte tüm topluma, hatta tüm insanlığa bu anlamda yaptıklarınız çok büyük anlam ifade ediyor. Bizim siyasetin güncel gelişmeleri ve döngüsü içerisinde göremediğimiz ayrıntıları, incelikleri sizler çok daha iyi fark ediyorsunuz. Ola ki farkında olmadığımız birtakım olumsuzlukları, toplum hissiyatına yansıyan yanlışları lütfen bize anlatın, fark etmemizi sağlayın. Biliyorum ki bütün bunlar siz sanatçılar için zaten hayatın bir parçası ve siz bu hassasiyete yeterince sahipsiniz."
"TÜRKİYE RENKLERİNİ AYIRMADAN YOLUNA DEVAM EDERSE SORUNLARININ ÜSTESİNDEN GELİR"
Sanatçının içinde yaşadığı toplumun aynası olduğuna işaret eden Yıldırım, "Bizler o aynaya bakmayı ihmal edersek, toplumun derinliğinde ne olduğunu tam olarak göremeyiz, kavrayamayız. Bu nedenle sizlerle bir araya gelmeyi, sizlerin duygu ve düşüncelerini öğrenmeyi çok önemsiyorum." dedi.
Yıldırım, Türkiye'nin farklı kültür, inanç ve geleneklerin bir potada toplandığı çok zengin, çok bereketli bir ülke olduğunu aktararak, bir ülkenin en büyük gücünün insanı olduğunu söyledi.
"Bu bizim toplumumuz için diğer toplumlardan çok daha doğru bir tespittir." diyen Başbakan Yıldırım, kendilerinin "Birlikte güçlüyüz, birlikte Türkiye'yiz." derken bu ortak akla, ortak duyguya işaret ettiklerini vurguladı.
Başbakan Binali Yıldırım, "Türkiye her değerine ayrı ayrı sahip çıkarak, bu ülkenin hiçbir rengini diğerinden ayırmadan yoluna devam ederse, sorunlarının üstesinden gelir. Ne zaman bu ülkeyi yönetme sorumluluğunu alanlar, bu şuurun gerektirdiği gibi davranmadılar, Türkiye kaybetti ve bedel ödedi. Biz bu hatayı yapmamanın gayreti içerisindeyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, Türkiye'nin geleceği adına önemli bir karar vermeye hazırlandığını, 16 Nisan'da yapılacak halk oylamasının sonucuna göre Türkiye'nin mevcut sistemle yoluna devam edeceğini veya yönetim sistemini değiştirerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin uygulamaya konulacağını dile getirdi.
Yıldırım, 15 yıldır iktidarda bulunan çok büyük, iyi, kötü tecrübeler yaşamış siyasi bir hareketin temsilcileri olarak Türkiye'nin bu değişime ihtiyacı olduğunu düşündüklerini, buna inandıklarını ve bu yönde adımlar attıklarını ifade ederek, şöyle devam etti:
"Her gün gelişen ve değişen bir dünyada, yeni şartlara uyumlu, daha etkin, daha dinamik, en önemlisi de daha demokratik bir yönetişim sistemine ihtiyacımız var. Türkiye, geçmişte pek çok demokrasi arızaları yaşamış, büyük krizler geçirmiş, ağır bedeller ödemiş bir ülkedir. Bu sorunların kökenine indiğimizde, arızanın temelinin sistemde olduğunu, hatta sistemin kendisinin ürettiğini görüyoruz. Çünkü geçmişte Türkiye'nin yönetim tarzını belirleyenler, bu ülkenin gerçekten demokrasiyle yönetilemeyeceğine, ilave bir vesayete ihtiyaç olduğuna hükmetmişler, yani ülkenin istikametine tek başına millet iradesinin karar vermesi yetersiz diye düşünmüşler. Belki böyle inanmışlar, belki de böyle inanmak işlerine gelmiş çünkü zaten kendileri de bulundukları makam ve mevkilere demokrasiyle, millet iradesiyle gelmemişler. Bu zihniyetin bize bıraktığı kötü miras ortadadır."
Türkiye'nin yakın tarihinin, demokrasinin sık sık askıya alındığı bir "günahlar galerisi" oluşturduğunu söyleyen Yıldırım, "Darbeci, vesayetçi müdahaleler, siyaseti ikide bir devre dışı bırakan, seçilmiş iktidarların ilga edildiği, partilerin kapatıldığı karanlık dönemleri birçoğumuz hatırlıyoruz. Toplumun birçok kesimine değişik zamanlarda baskı, ayrımcılık ve ötekileştirme ne yazık ki uygulandı. Mevcut sistem, demokrasiyle, adaletle, hatta insani değerlerle bağdaşmayan bütün zorbalıklara karşı yeni bir çözüm üretemedi. Siyaset de ne yazık ki bu öğütücü çarkın dışına çıkamadı. Kötü yönetimler, uyumsuz hükümet ortaklıkları, etkisiz partiler, Türkiye'ye hem vakit hem enerji hem de ekonomik anlamda büyük değerler kaybettirdi. Bedeli hep beraber ödedik, kazandıklarımızı kaybettik, başladığımız yere döndük." diye konuştu.
"SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİYLE ENGELLER KALKACAK"
Başbakan Binali Yıldırım, AK Parti'nin göreve geldiğinde söz konusu bütün olumsuzlukları ortadan kaldıracak bir değişim anlayışıyla çalıştığını, istikranın sağlandığını ve korunduğunu, ekonominin ayağa kalktığını ve büyüdüğünü, ülkenin uzun zamandır beklediği hizmet ve yatırımların gerçekleştirildiğini, 15 yılda büyük atılımlarla dinamik bir gelişme çizgisi yaşandığını anlattı.
Salonda bulunanlara Avrasya Tüneli'ni, Marmaray'ı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü, Osmangazi Köprüsü'nü kullanıp kullanmadıklarını soran Yıldırım, "Bunlar, Türkiye'nin birer gurur abidesidir, bu ülkeye yakışan eserlerdir. Dünya krizden krize koşarken, yaprak bile kıpırdamazken, herkesin gözünün Türkiye'de olduğu bu dönemde Türkiye küresel büyük projeleri yapan ve başarıyla da tamamlayan bir ülke olmuştur. Ancak bütün bu gelişmeler, bizim yapacaklarımızın tamamı değildir. Çünkü geçmişte Türkiye'nin en büyük derdi olan sistem aynıdır. Bunları yaptık ama adeta engelli koşu yaparak, bunları yaptık. Bu sistem değişikliğiyle birlikte artık engeller kalkacak, Türkiye daha hızlı koşmaya devam edecek. Sadece biz değil, bu sıkıntıları bizden önce yaşayan rahmetli Özal, Demirel, Erbakan, Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, Ecevit de hep şikayet etti, hep bu krizlerden bedel ödediler." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, 1 Kasım seçimlerinde neredeyse bütün partilerin meydanlarda Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda 1980 darbesinden kalan anayasanın yeterli olmadığını, mutlaka değişmesi gerektiğini ifade ettiğini aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün de değişen bir şey yok. Sistem hala kriz üretiyor, sıkıntı üretiyor, vesayet üretiyor. Türkiye'yi büyük hedeflerine taşıyamayacak olan ve mutlaka değişmesi gereken bir yapıdan bahsediyoruz. 1 Kasım'da meydanlarda anayasa değişikliği vadedenlerin bir kısmının buna anlaşılmaz sebeplerden dolayı karşı çıktığını görüyoruz. Türkiye, halen bir darbe anayasasıyla yönetilsin istiyorlar. Bu ayıbı, bu ülkenin vatandaşı olarak hiçbirimiz taşımamalıyız. Biz bu şartlar altında her zaman milletimize verdiğimiz sözü yerine getirme sorumluluğuyla MHP ile birlikte bir değişiklik tasarısı hazırladık ve bunu Meclis Genel Kuruluna götürdük. Meclis Genel Kurulunda çetin müzakerelerden sonra, nihayet kabul edilen metin, bugün milletimizin önünde. Karar, bundan sonra milletindir. 16 Nisan'da millet kararı verecek, verilen karar, ülkemiz için en doğru karar olacaktır."
"TOPLUMSAL DUYARLILIĞI ARTIRICI KATKILARINIZI BEKLİYORUZ"
Başbakan Binalı Yıldırım, sanatçılara şöyle seslendi:
"Sizler de bu ülkenin hissiyatına katkı sağlayan, hayatımızı zenginleştiren sanatçılarımız olarak şüphesiz bu değişimde oylarınızı kullanacaksınız. Benim talebim, herkesin bu demokratik görevini mutlaka yerine getirmesidir. Bu önemli meselede demokratik katılımın en üst düzeyde olması, sizlerin de toplumsal duyarlılığı artırıcı katkılarınızı özellikle bekliyoruz.
Bizim için her insanımız çok önemli, her insanımızın düşüncesi, hissiyatı çok önemli. Sandıktan çıkan her oy, hangi renkte olduğuna bakılmaksızın, bu ülkeye bu millete aittir. Türkiye için bu değişimin hayati derecede olduğuna, milletimizin de bu yönde karar vereceğine, biz şahsen inanıyoruz. Bunun için de yoğun bir kampanya süreci yürütüyoruz. Benzer şekilde 'hayır' yönünde destek isteyenler de kampanyalarını yürütüyor. Benim başından beri söylediğim şey şudur. Karar milletindir. 'Evet' de çıksa 'hayır' da çıksa başımızın üstünde yeridir. Biz 'evet' çıkmasının, ülkemiz için milletimiz için gelecek nesillerimiz için daha yararlı olacağını düşünüyoruz. 15 yıllık tecrübemiz, bize bunu söylüyor. Dilimizin döndüğünce biz bunu anlatmaya çalışıyoruz ama kararı verecek olan vatandaşlarımızdır." HABER-FOTO: BAŞBAKANLIK BASIN MERKEZİ