Yıldırım: 'Marka şehirler oluşturacağız'

Başbakan Binali Yıldırım, Antalya Kentsel Dönüşüm ve Stratejik Yaklaşımlar Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, dünyada artık sadece devletlerin yarışmadığını aynı şehirlerin de yarıştığını belirtti ve 'Kentsel dönüşüm ile yaşanabilir marka şehirler oluşturacağız' ifadelerinde bulundu.

Yıldırım: 'Marka şehirler oluşturacağız'

Şehirlerin, kadim değerlerini, tarihi ve kültürel atmosferini koruyarak, çağın gerektirdiği şekilde yeniden ele alınması gerektiğini ifade eden Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her zaman dikey mimari yerine yatay mimariyi hedef gösterdiğini aktardı.
 
Yatay mimarinin daha insani olduğunu, insanların kaynaşmasını sağladığını anlatan Yıldırım, kültür dokusunun korunmasını, şehircilik ve kentsel dönüşümde olmazsa olmaz öncelik gördüklerini ifade etti.
 
Başbakan Yıldırım, yaşlılara, kadınlara, engelli, engesiz bütün vatandaşların ihtiyacına cevap verecek şekilde planlama yapma mecburiyetinde olduklarını vurguladı.
 
Bundan 15 yıl önce büyük bir kentsel dönüşüm seferberliğinin başladığını anımsatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizler, depremlerin yıkıcı etkilerini ve ortaya çıkardığı acıları yaşayarak bilen bir milletimiz. 100 yılda 56 yıkıcı deprem olmuş, 80 binden fazla insan hayatını kaybetmiş. Depremin ne demek olduğunu yaşayan biri değilim ama 1939 Erzincan depremi ile büyüyen biriyim. O depremde nasıl büyük bir yıkımla karşı karşıya kalındığını babaannem ve anneannemden dinledim. Öyle ki benim babamın halası bir hafta sonra sağ salim çıkarıldı tesadüfen. Erzincan yerle bir oldu. Şimdiki Erzincan önceki Erzincan değil. Tamamen değiştirildi, şehir daha kuzeye taşındı. Sağlam olduğu düşünülen, Bayburt, Gümüşhane tarafına yeni şehir kuruldu. Deprem öldürmüyor da depreme hazırlıksız olmak öldürüyor. Depreme hazır olmak için de çok ama çok sıkı çalışmamız lazım. Zaman çok geniş değil. Depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz ama mutlaka olacak. İstatistikler bunu gösteriyor."
 
Başbakan Yıldırım, her yıl 500 bin konutta deprem dönüşümü yapmaları gerektiğini, her yıl 7,5 milyon yapının bu kapsamda ele alınması gerektiğini kaydetti.
 
Bu yapıların ya ruhsatsız olduğunu ya projelerine uygun yapılmadığını ya da deprem yönetmeliğinin şartlarını taşımadığını anlatan Yıldırım, "Performansımızın yeterli olmadığı ortada. TOKİ başta olmak üzere birçok kurumsallaşmış yapı şirketleri çok ciddi çalışmalar yapıyor. Sadece milletvekili olduğum İzmir'de yapıların yüzde 62'si dönüşüme tabi yapılardan oluşuyor. Hal böyle olunca olarca yılın getirdiği bu büyük sorunu halletmek için yine 40-50 yıla ihtiyacımız var ama bu kadar zamanımız yok. Bunu 15 yıla sığdırmamız gerekiyor. Ciddi bir bütçe gerektiriyor, ciddi bir çalışmaya ihtiyaç var ama bu kaynak kendi kendini finanse edecek bir potansiyele de sahip. Bizim yapmamız gereken bir yandan TOKİ, bir yandan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Emlak Konut, belediyeler, bunu gerçekleştirmemiz gerekiyor." diye konuştu.
 
“TÜRKİYE İNŞAAT SEKTÖRÜNDE KÜRESEL BİR MARKAYA DÖNÜŞTÜ”
 
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin inşaat sektöründe küresel bir markaya dönüştüğünü, bu deprem dönüşümü ve şehir yenileme işlemini en güzel şekilde yapabilme kabiliyetine sahip olduğunu belirtti.
 
Bu kabiliyetin birçok ülkede bulunmadığına işaret eden Yıldırım, 15 yılda hemen hemen hiç krize girmeyen sektörün inşaat sektörü olduğunu, bu sektörün diğer bütün sektörleri etkilediğini vurguladı.
 
Başbakan Yıldırım, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) son 14 yılda yalnızca kentsel dönüşüme ilişkin 17 milyar lira değerinde ihale gerçekleştirdiğini belirtti.
 
Son 5 yılda 52 ilde 212 riskli alan, 25 ilde 72 rezerv alan, 110 kentsel dönüşüm ve proje gelişim alanı belirlendiğini anlatan Yıldırım, bu alanlara dönük çalışmaların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve belediyelerce sürdürüldüğünü ifade etti.
 
Başbakan Yıldırım, 81 ilde deprem dönüşümüne tabi tutulması gereken yapıların tespitinin büyük oranda tamamlandığını, şu anda 54 ilde, 7,5 milyon metrekare alanda toplam 191 kentsel dönüşüm ve şehir yenileme projesinin devam ettiğini bildirdi.
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde toplanan Şehircilik Şurası'nda, kentsel dönüşümün bütün yönleriyle ele alındığını, sorunların, çözüm önerilerinin kapsamlı şekilde görüşüldüğünü hatırlatan Yıldırım, "Bugün bu toplantıyla beraber de kentsel dönüşümde gelecek stratejileri masaya yatırılıyor, ele alınıyor ve buradan çıkacak sonuçlar da bizler için bilgi kaynağı haline geliyor. Yapacağımız idari tasarruflarda, yasal düzenlemelerde tabii ki burada ortaya çıkan fikirlerin önemi büyük. Bunları dikkate alacağız." diye konuştu.
Siyasetin her zaman hakikatle örtüşmediğine işaret eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mesela 'kentsel dönüşüm' dediğiniz zaman siyasi rakibiniz 'Rantsal dönüşüme niyetiniz var.' diyor. Niyet okumaya başlıyor. Kardeşim rantsal dönüşüm diye bir şey yok. Burada şehri yenilememiz lazım. Bu çarpık yapılaşmadan kurtulmamız lazım. Tartışma işin özünden çıkıyor, bambaşka bir yere taşınıyor. Ne oluyor? Zaman kaybı oluyor. Zaman kaybının bedeli, paradan daha değerlidir. Bugün zaman paradan çok daha kıymetlidir. Çünkü parayı kaybedersiniz, tekrar kazanırsınız ama zamanı tekrar kazanma şansınız yok. Her gün hesabınıza 86 bin 400 saniye yatıyor. O gün ne kullandıysanız kullandınız. Ertesi güne bakiye yok, sıfır. Tekrar yatıyor. Zaman böyle bir şey ama parada, kullandığınız miktarı gidiyor, kalan öbür güne devroluyor. O yüzden boş tartışmaları, lüzumsuz işleri bir tarafa bırakıp memleketin menfaati, insanlarımızın mutluluğu için aynı noktaya hedeflenmemiz, kilitlenmemiz lazım."
 
"DAYATMA ÇÖZÜMLERLE BİZ BİR YERE VARAMAYIZ"
 
Kentsel dönüşümdeki temel prensibin yerinde dönüşüm olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Vatandaşın içine sinmeyen, rızası alınmamış, dayatma çözümlerle biz bir yere varamayız. Vatandaş diyecek ki 'Bu iş benim için, geleceğim için, emniyetim için, çoluğum çocuğum için iyi bir iştir.' Vatandaşı bu noktaya getirmeden, emrivakiyle 'Hadi kardeşim, çık dışarı. Biz buraları yıkacağız, daha güzelini yapacağız.' dediğiniz zaman vatandaş ondan anlamaz. Çünkü hayal satmak zordur. Önündeki evi görüyor, içine sinmese de 'Bir evim var, acaba yerine yenisini mi gelir yoksa ortada mı kalırım.' Aynen 16 Nisan gibi... Hayırcılar mevcudu anlattılar, elle tutulanı anlattılar. Biz geleceği anlattık. Onun için bizim işimiz zordu, biz zoru başardık." diye konuştu.
 
Başbakan Yıldırım, kentsel dönüşüme ilişkin, şu görüşlerini paylaştı:
"Tabii iki yolu var, ya vatandaşın her halükarda rızasını alacağız, yerinde dönüşüm yapacağız, bütün teknik nizamına, evsafına uygun dönüşümü gerçekleştireceğiz veya hiç vatandaşın evine, barkına değmeyeceğiz. Bir rezerv alanda dönüşümü yapıp, götürüp göstereceğiz. Diyeceğiz ki 'Bak, böyle bir şey yaptık. Sen o evini bırak, gel buradan istediğin evi al. Seninkine muadil bir evi al.' Bunu yapınca iş daha kolay oluyor ama bunu her yerde yapma şansımız yok. Büyük şehirlerde lebalep her taraf bina dolu. Alan yok, rezerv alan yok. Onun için tek tek dönüşüm yerine, alan dönüşümünü düşünmemiz, ona daha fazla yoğunlaşmamız lazım. Ada bazında dönüşüm yapmamız lazım. Çünkü dönüşüm içinde sadece binayı depreme dayanıklı, mimarisi, estetiği, ruhu olan bir bina yapmakla kalmayacağız. Aynı zamanda burası bir yaşam alanına dönüşecek. Ticaret merkezleriyle ortak kullanım alanlarıyla eğitim alanlarıyla yeşil alanlarıyla sosyal tesisleriyle adeta bir külliye, bir mahalle gibi eser ortaya koymamız lazım. Aksi halde dönüşümün anlamı kalmıyor."
 
Önlerinde zorlu bir hedef olduğunu, bu hedefi gerçekleştirmek için çok fazla zaman bulunmadığını kaydeden Yıldırım, "Ne yapacağız? İşi dağıtacağız. 'Hepsini TOKİ yapsın.' diye beklemeyeceğiz. 'Hepsini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapsın.' diye beklemeyeceğiz. Kuralları koyacağız. Kuralları koyduktan sonra herkes o çerçevede yapacak. Hem bu istihdam da oluşturacak, iş de oluşturacak ve piyasada hareketlilik de devam edecek." değerlendirmesini yaptı.
Vatandaşlara, dönüşüm yapılacak binanın metrekaresi kadar harç muafiyeti sağlandığını, geri kalan bölüm için ise harç alındığını hatırlatan Yıldırım, şunları anlattı:
"Bu doğru bir şey değil. Bu, binasını yenileyen vatandaşlarımız için yük teşkil ediyor. Bunu dikkate alarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız harç muafiyetini yükseltme kararı aldı. Bu çerçevede harç muafiyeti yüzde 150'ye çıkarılacak. Hayırlı uğurlu olsun. Maliklere yapılan yardımlarda hak kaybını gidermek amacıyla ikamet şartını kaldırıyoruz. Yani ikamet ediyorsan verilecek yoksa verilmeyecek. Öyle bir şey olmaz. Madem bu işi yapacağız, buradaki engelleri de kaldırmamız lazım. Eğer bir deprem dönüşümüne, şehir dönüşümüne, şehir yenilemeye karar verilirse bu haklardan yararlanma imkanı getiriyoruz. Gecekondu sahipleri, kiracılar, mülkiyetini belgelendiremeyenler veya tapusunu alamayanlarda da aynı sorun var. Zaten bunun her tarafı dört dörtlük olsa böyle bir ihtiyaç olmaz. Tapusu, bilmem nesi, mülkiyet sorunu yoksa muhtemelen dönüşüm ihtiyacı da yok. Dolayısıyla bir karar alıyoruz ama uygulamaya gelince aldığımız kararlara bakıyoruz, hiçbirinin sahada tatbik imkanı yok. Bu mağduriyeti gidermek için mülkiyetini belgeleyemeyenlere de destek vereceğiz."
Kentsel dönüşüm sürecinde vatandaşı yanlış yönlendirenlerin bulunduğuna işaret eden Yıldırım. yanlış yönlendirmelerle hileli hisse devirlerinin yapıldığını, yurt dışına küçük bir hisse satışıyla tebligat sorununun oluşturulduğunu vurgulayan Yıldırım, dönüşümün hızını kesme ve engelleme girişimlerinin gerçekleştirildiğini belirtti.
 
Yıllarca süren tıkanıklığın giderilmesi, tebligat oyununun önüne geçilmesi için kentsel dönüşümde elektronik tebligat uygulamasına geçileceğini bildiren Yıldırım, bunun da hazırlıklarının sürdüğünü dile getirdi.
 
Kentsel dönüşümle ilgili olarak belediyelerin bazı zorluklar yaşadığını söyleyen Yıldırım, dönüşüm konusunda belediyelerin arzulu olduklarını, zorlukları da gidereceklerini vurguladı.
 
Başbakan Yıldırım, "Kredilendirme noktasında, İller Bankasından kredi alacak, limitleri dolmuş, kentsel dönüşüm için kredi alamıyor. Bunu hariç tutacağız. Zaten bunun kendi içinde teminatı var. O teminat, onu karşılıyor. Dolayısıyla ayrıca İller Bankası borçlanma sınırlarına bunu dahil etmenin bir anlamı yok." diye konuştu.
 
DÖNÜŞÜM YAPAN BELEDİYELERE DESTEK MÜJDESİ
 
Kentsel dönüşüm yapan belediyelere finans ve kaynak desteğinin öngörüldüğünü kaydeden Yıldırım, kentsel dönüşümdeki bürokrasinin de azaltılması için çalışma başlatıldığını bildirdi.
 
Bina ve parsel bazlı dönüşümden alan bazlı dönüşüme geçişin teşvik edileceğinin altını çizen Yıldırım, yaşayan şehirlerin, yaşayan mahallerin yapılması ve ruhu olan dönüşümün gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
 
Yıldırım, "Binada ruh olmazsa, o binada yaşayanın da ruhu sıkılır. Hiçbir şey bilmiyorsak ecdadımızın yaptıklarına dönüp bakalım. Onlardan ders alalım." değerlendirmesinde bulundu.
 
Kentsel dönüşümdeki desteklerin süreceğini aktaran Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Önümüzdeki yıldan itibaren kentsel dönüşüme yönelik çok özel bir faiz tarifesini devreye koyacağız. Ayrıca bundan böyle kamu idareleri kendi aralarında işbirliği protokolüyle kentsel dönüşümü gerçekleştirebilecek. Belediyelerimiz birbirleriyle çalışabilecekler. Dönüşüm alanındaki hak sahiplerini öncelikli olarak gözetmek ve kamunun üzerindeki kamulaştırma yükünü de azaltmamız lazım. Şimdi tabiatıyla bir yerden yol geçiyor, yol geçen yerin değerin artıyor. Şimdi öyle bir uygulama var ki hem yol geçiyor, yol geçen yerden binası, arsası değerleniyor bir de yol için para alıyor. Yol için yoldan da yolunu buluyor, bu haksız bir şey. Eğer orada bir artı değer oluşuyorsa bunun mutlaka adil bir paylaşımına ihtiyaç var. Oradaki dönüşüme, buradan kazanç elde edenlerin katkı sağlaması lazım."
Dönüşüm yapılan yerlerde yüzde 100 mutabakat arandığını hatırlatan Yıldırım, bu oranın düşürüleceğini belirtti.
 
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, yüzde 66 ya da üçte iki oranında dönüşüme karar verdiğinde, dönüşüm kararının alınmış olacağını bildiren Yıldırım, bütün yapılanların amacının kentsel dönüşümü hızlandırmak olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'yi karış karış yenilediklerini söyleyen Yıldırım, geleceğin marka şehirlerini inşa etmek için çabaladıklarını kaydetti.
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türk milletine hizmet etmeye devam ettiklerini belirten Yıldırım, Türkiye ve Türkiye'nin geleceği hakkında plan yapanların da boş durmadığını dile getirdi.
 
"Biz hayra çalışıyoruz, bazıları da şerre çalışıyor." diyen Yıldırım, iyi niyetle çalışmayı sürdüreceklerini, milletin yüzünü güldürmeye devam edeceklerini söyledi.
 
Birçok engelle karşılaştıklarının altını çizen Yıldırım, şunları kaydetti:
"Şimdi başka yollar deniyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar bu ülke, bu topraklarda çok büyük sınavlar verdi. Bu millet en son sınavı 15 Temmuz'da verdi. Orada da bu bayrak inmedi, bu ezanlar dinmedi, ülkeyi alçaklara bu millet teslim etmedi. Onun için bu hesabı yapanların, bir kere değil bin kere düşünmesi lazım. Bu millet, her şeyi hoş görür ama alsa ve asla hürriyetinden, istiklalinden taviz vermez. Egemenlik bizim milletimizin karakteridir. Bizi ekonomi üzerinden sıkıştırarak dize getirmek isteyeler yeni bir yanlışın içine girmiştir. Ekonomimiz, reel sektörümüz gün geçtikçe daha da büyüyor, ihracatımız daha da artıyor. Bir yıl içerisinde Türkiye'nin sağladığı istihdam bir milyon 300 bin vatandaşımıza iş sağladı."
 
Geçen ekim ayında son 9 yılın en büyük ihracat rakamına ulaşıldığını anımsatan Yıldırım, üretimdeki artışın da sürdüğüne işaret etti.
 
“FİNANS PİYASALARINDAKİ DALGALANMALAR GEÇİCİ”
 
Finans piyasalarındaki dalgalanmaların geçici olduğunu bildiren Yıldırım, Türkiye'nin dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında olduğunu vurguladı.
Bütçe açığının "Maastricht Kriterleri"nin altında olduğunu belirten Yıldırım, bankaların sermaye yeterlilik oranının da bu kriterlerin üstünde olduğunu ifade etti.
 
Bütün özel, genel sektör borçlarının gayrisafi milli hasılaya oranının gelişmiş ülkelerin yarısından daha az olduğunu bildiren Yıldırım, kamu borcunun milli gelirin yüzde 30'unun altında olduğunu kaydetti.
 
Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Endişeye gerek yok. Geçen sene, darbeden sonra da reyting kuruluşları, ardı ardında açıklamalar yaptı. 'Türkiye göçtü, yatırım yapılamaz' gibi. Büyük büyük laflar ettiler. Ondan sonra da Amerikan seçimleri oldu, bir dalgalanma daha yaşadık ama 2017'de Çin'den, Hindistan'dan sonra dünyada en fazla büyüme oranını yılın yarısında sağlayan ülke Türkiye oldu. O not kırma yarışına giren reyting kuruluşları, bu sefer de reytinglerini düzeltme yarışına girdiler. Bir revizyon, iki revizyon, üç revizyon yapanlar oldu. İnşallah bütün bu şartlara rağmen 2017 büyüme oranımız 6 ila 7 arasında bir noktaya oturmuş olacak. Bu önemli bir oran. Orta vadeli plan içerisinde 2018, 2019 ve 2020 dahil olmak üzere üç yıl için de yüzde 5,5 asgari büyüme hedefliyoruz. Türkiye, 2023 hedeflerini gerçekleştirmek için böyle bir büyüme oranını tutturmak mecburiyetindedir." HABER-FOTO: BAŞBAKANLIK BASIN MERKEZİ