Yıldırım: 'Türk milleti, Hz. Peygambere ve onun kutlu yoluna aşık bir millettir'

Başbakan Binali Yıldırım, ATO Congresium'da düzenlenen 'Hz. Peygamber ve Güven Toplumu' temalı Kutlu Doğum Programı'na katıldı. Yıldırım burada yaptığı konuşmada Türk milleti, Hz. Peygambere ve onun kutlu yoluna aşık bir millettir, dedi.

Yıldırım: 'Türk milleti, Hz. Peygambere ve onun kutlu yoluna aşık bir millettir'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Başbakan Yıldırım, burada yaptığı konuşmaya, Tunceli'de polis helikopterinin düşmesi sonucu şehit olanlar ile Ağrı'da el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit düşen askere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı dileyerek başladı. 
"Doğumunun sene-i devriyesinde Allah'ın selam ve salatı, alemlere rahmet olarak gönderilen Hz Peygamber Efendimizin üzerine olsun." diyen Yıldırım, Hazreti Muhammed'in dünyaya teşrifinin 1446'ncı yılının idrak edildiğini belirtti.
 
Yıldırım, "Allah'tan, Resulünün şefaatine bizi de dahil etmesini niyaz ediyorum. Bu vesileyle Hz. Peygamber Efendimizin, ehlibeytini ve ashabını da hürmetle yad ediyorum. Bütün İslam alemini, bütün vatandaşlarımı hürmetle selamlıyorum." ifadelerini kullandı.
İslam'ın, selam dini olduğunu, selamın, barış anlamına geldiğini dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:
 
"Selam, Allah'ın selamıdır. Selam, Allah'ın yüce adıyla barışa, huzura teminat kılmak demektir. Bizler, Efendimizin öğütlediği üzere her daim selam üzere yaşarız ve birbirimize selam veririz. Selamın anlamı, 'Benden emin olabilirsin, benden sana zarar gelmez. Benim yanımda emniyettesin.' demektir. Allah'ın selamı üzerinize olsun.
Diyanet İşleri Başkanlığımıza, değerli Başkan ve ekibine, Kutlu Doğum Haftası'nı insanlık için öğretici bir fırsata, bir tefekküre vesile kıldıkları için teşekkür ediyorum. Diyanet İşleri Başkanımıza, müftülerimize, imamlarımıza, müezzinlerimize kadar bütün diyanet camiamız sahih İslam'ı temsil ediyor ve topluma dinimizi ifrata, tefrite sapmadan doğru bir şekilde anlatıyorlar. Sahih İslam'ı temsil ettikleri ve doğru anlattıkları için milletim adına teşekkür ediyorum." Mübarek "üç aylar"a girildiğini hatırlatan Yıldırım, bu mübarek ayların İslam alemine, insanlığa barış, huzur, kardeşlik getirmesini diledi.
 
EN ÇOK DA ÇOCUKLARIN PEYGAMBERİYDİ
 
Hazreti Muhammed'in, emin kişiliği, sade yaşantısı, örnek davranışları, edep ve hayasıyla yeni bir dünyanın kapılarını açtığını dile getiren Yıldırım, "Peygamber Efendimiz, katrana kesmiş yürekleri eritti, bir taş kadar sertleşen kalpleri yumuşattı, çöle dönmüş gönüllere adeta bir çağlayan gibi aktı. Onu öldürmek için gelenler, onda dirildiler. Ona ve İslam'a düşmanlık besleyenler onda hidayet buldular. Resulü Ekrem, insana ait değerli her ne varsa onu, kalbinde ve hayatında müşahhas hale getirmiş, eşrefi mahlukatın en şereflisi, alemlere rahmet bir peygamberdi. Hiç şüphesiz Hazreti Peygamber, bir yetim ve öksüz olarak, en çok da yetim ve öksüzlerin, en çok da çocukların peygamberiydi." diye konuştu.
 
Hazreti Peygamberin, çocukların başını okşamanın sadaka olduğunu ifade edecek kadar çocuklara inanan bir peygamber olduğunu belirten Yıldırım, şunları söyledi:
"Efendimiz, çocuklara selam vererek hatırlarını sormuş, gözyaşlarını silmiş, kuşu ölen bir çocuğa başsağlığı dahi dilemiştir. O, tevhidin, özgürlüğün, sevginin peygamberidir. O, şefkatin, rahmetin, merhametin, muhabbetin peygamberidir. Resulü Ekrem Efendimiz, sadece çölü değil, sadece çöle dönmüş kalpleri değil varlığıyla alemleri aydınlatmış, varlığa anlam katmış, varlığın anlamı olmuş bir şahsiyetti. Ne giyim kuşamında ne yeme içmesinde ne de dünya serveti karşısında sadelikten asla taviz vermedi. Cömertlik, tevazu, muhabbet, uhuvvet, cesaret, vefa gibi insanın özüne ait bütün hasletler, onun ruhunda anlam kazanmış, onun mübarek ruhundan neşet etmiştir. Güzel ahlakıyla bütün insanlığa örnek olmuş, yol göstermişti."
 
Hazreti Muhammed'in, insanı körleştiren ideolojiden, adaletsizlikten, zulümden, yetim hakkı yemekten uzak bir şahsiyet olduğunu, her türlü asabiyeti, ırkçılığı ayaklarının altına aldığını dile getiren Yıldırım, kendisinin, insanları gönül bağıyla birbirine bağladığını, Kur'an-ı Kerim sevgisiyle, Allah aşkıyla kaynaştırdığını vurguladı.
 
AZİZ MİLLETİM IŞIĞINI ONDAN ALIR
 
"Zengini fakirin hamisi, zenciyi beyazın kader ortağı yaptı. Komşuyu komşuya neredeyse birbirlerinin mirasçısı olacak kadar yakınlaştırdı." diyen Yıldırım, Türk milletinin, "Hazreti Peygambere ve onun kutlu yoluna aşık bir millet" olduğunu ifade etti.
 
"Hamdolsun ki aziz milletim, ışığını ondan alır. En çok ona hürmet ederiz ve en çok da onu özleriz. Ona hürmette kusur göstermekten korkarız. Ona hürmetle onun hatırasına isimlerimiz, Muhammet, Ahmet, Mehmet, Mahmut, Hatice, Amine, Abdullah, Ayşe, Fatma, Ali, Ömer ve Ebubekir'dir." diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Biz, ordumuza 'Peygamber ocağı' deriz. Peygamber ocağından yetişen yiğitlere de 'Mehmetçik' deriz. Peygamberimiz ve onun kutlu yoluna olan sevdamız ve bağlığımız, 80 milyonu birbirine sevgi bağıyla bağlar. İstanbul'da Sultanahmet Meydanı'nda duyulan o muhteşem ezan, Diyarbakır Ulu Camisi'nden de aynı ruh, adanmışlık ve aşkla yayılır yüreklerimize. Edirne Selimiye'de namaz kılanlar ile Cizre Ulu Cami'de namaz kılanlar, aynı kıbleye aynı aşkla yönelir. Ankara'da, Hacı Bayramı Veli Camisi'nde okunan sureyle mırıldanılan dua ile Şanlıurfa Halilurrahman Camisi'nde okunan sure ve dua aynı cümle ve aynı niyetle dökülür dilimizden. Bu dualarla bir oluruz, diri oluruz, kardeş oluruz. Kardeşlik ve kardeşlik hukuku, herkesin hayatına mutlaka egemen olmalıdır."
 
YAŞANAN ACILAR, BÜTÜN İNSANLIĞIN ACISI
 
Komşunun komşusuna karşı kardeşliği hatırlaması gerektiğini belirten Yıldırım, her esnafın, tüccarın, işçinin ve işverenin bu prensibi hatırında tutmasının önemine işaret etti.
 
Siyasetçi, idareci, bürokrat ve memurun tüm işlerinde, ilişkilerinde kardeşlik hukukunu, güven duygusunu asla zedelememesi gerektiğinin altını çizen Yıldırım, aynı medeniyetin, kültürün mensubu olan, aynı kıbleye dönen toplulukların, ülkelerin bu hassas ilkeye özenle riayet etmesi gerektiğini söyledi. Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:
 
"Peygamber Efendimiz, 'Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların emin oldukları kişidir. Mümin ise insanların canları ve malları hususunda güvendikleri kişidir.' diye buyuruyor. Bu öğüdün sahibi Peygamber'in dininden ve ümmetinden, terör ve şiddet çıkmaz. Hiçbir şiddet ve terör kendini barışın ve adaletin Peygamberine nispet edemez. İslam'ın hayat veren, rahmet yüklü mesajlarının kimi çevrelerce şiddet, terör ve vahşetin referansı olarak gösterilmesini asla kabul etmeyiz, etmeyeceğiz. Maalesef Batı'da eski geleneksel öfke nedeniyle, İslam karşıtlığı giderek yükseliyor. Batı kültüründe yerleşmiş bir İslam korkusu var ki Batı bu hastalığıyla mutlaka ve mutlaka yüzleşmek zorundadır. Yeryüzünde yaşanan acılar, bütün insanlığın acısıdır. Acıları ayrımsız bir şekilde sahiplenip, yaraları birlikte sarmalıyız. Huzur ve güveni yalnız kendi ülkemiz için değil, bütün insanlık için istemeliyiz."
 
Yıldırım, İslam'ın barış ve güveni, eman ve huzuru, kısacası güven toplumunu inşa için geldiğine vurgu yaptı.
 
GÜVEN, EN TEMEL ŞARTLARDAN BİRİDİR
 
"Yüce dinimizi korumamız gereken en tehlikeli unsurların başında din istismarcıları gelmektedir. Din istismarcılığının 15 Temmuz'da bu ülkeye yaşattığı acıları hep acıları hep beraber gördük. Sahih İslam'ı öğrenmenin, öğretmenin derdine düşmeliyiz." diyen Yıldırım, dinin tıpkı ekmek, su, hava gibi insanlık ve gönüller için vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Yıldırım, imanın fıtratın gereği olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Toplumlar, genç nesillerin, çocukların manevi değerlere sahip olmaları, onların temiz ve doğru olan bilgiye ulaşmaları için çok çalışmalıyız. Bunun için okullara Kur'an ve siyer dersleri koyduk. Bu konuda elbette Diyanet İşleri Başkanlığımıza çok önemli görevler düşüyor. Sahih İslam'ın olduğu yerde, hiçbir din istismarcısı hile ve desiselerini devam ettiremez. Her insan canı, inancı, nesli, malı ve hassasiyetinin emniyette olduğu, temel hak ve özgürlüklerinin korunduğu, güvenli bir ortamda yaşamayı arzu eder. Güven, insanca bir hayatın sürdürülebilmesi için en temel şartlardan birisidir. Bir aile güven üzerine inşa edildiği gibi bir toplum da güven üzerinde varlığını sürdürebilir."
Güven duygusunun zedelenmesi veya kaybolmasının, toplum varlığını temellerinden sarsacağına işaret eden Yıldırım, "Allah Resulü, güvenilir olmayı, güven aşılamayı, güven içinde yaşamayı söz ve uygulamalarıyla bizlere öğütlemektedir. Peygamberliğinden çok önce 'Muhammed'ül Emin' olarak anılan Hazreti Peygamberimiz, hayatının her döneminde güvenilir insan modeli sergilemiştir. Öyle ki kendisiyle amansız bir mücadeleye girişenler dahi onun dürüstlük ve güvenilirliğini kabul etmiştir." dedi.
 
ALEMLERİN EFENDİSİNİ SALAT VE SELAMLA YAD EDİYORUM
 
Güven toplumunu inşa etmenin samimiyet, sadakat, emanet bilinci, ahde vefa, sevgi, saygı, merhamet ve yardımlaşma gibi değerleri, hayatın her alanında yaşanır kılmakla olacağını belirten Yıldırım, bu değerlerin zayıflamasına ya da zedelenmesine asla müsaade edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
 
Başbakan Yıldırım, "Peygamber Efendimizin, Medine'de inşa ettiği toplum modeli sadece Müslümanlar için değil, aynı zamanda farklı inanç mensupları için de bir huzur ve güven kaynağı olmuştur. Aynı inanç ve şuurla hareket ederek, bugün dünyamızı birer huzur ve güven kaynağı haline dönüştürebiliriz." ifadesini kullandı.
 
Kutlu Doğum Haftası'nda Hazreti Peygamberi, Alemlerin Efendisini salat ve selamla yad ettiğini belirten Yıldırım, "Rabbimden bizi, Peygamber Efendimize yakışır, hayırlı ümmet eylemesini niyaz ediyorum. Bizi, Hazreti Peygamberin şefaatine nail etmesini Rabbimden niyaz ediyorum." dedi. HABER-FOTO: BAŞBAKANLIK BASIN MERKEZİ